30 Mart 2009 Pazartesi

Türkiye Cumhuriyeti Sayım Gerçeği.

Gerçek Msn konuşmasıdır;

Gün içerisinde arkadaşımla yaptım;

BlackOzZy:
kanka ordamısın?
BlackOzZy:
olm dün ne dolaplar dönmüş
BlackOzZy:
ya bizim arkadaş bağlarda sandık başındaymış
BlackOzZy:
sırf sandığa sahip çıkayım hesabı
BlackOzZy:
neyse
BlackOzZy:
sandıkları bi açmaya başlamışlar
BlackOzZy:
10 kılıçdaroğlu 1 akp
BlackOzZy:
bu şekilde gitmiş hep
BlackOzZy:
sonra diğer okullardanda hbrler gelmeye başlamış paso kılıçdaroğlu
BlackOzZy:
hatta bir sandıkta full kılıçdaroğlu çıkmış
BlackOzZy:
193 kılıçdaroğlu 0 akp
BlackOzZy:
neyse kanka
BlackOzZy:
böyle devam etmiş
BlackOzZy:
bir okuldan hbr geliyor bunlara müdürün elinde oy kağıtları
BlackOzZy:
deste deste
BlackOzZy:
çocuklar tuvalete çekiyorlar müdürü
BlackOzZy:
sonra konuşturuyorlar bunu
BlackOzZy:
odamda da var diyor
BlackOzZy:
tuvaletten bi çıkıyorlar imdat diye bağırıyor ibne
BlackOzZy:
o sırada bunlar dalıyorlar müdüre
BlackOzZy:
orada kalıyor
BlackOzZy:
sonra çocukl bağlara geri dönüyor
BlackOzZy:
akşam oluyopr
BlackOzZy:
elektrikler bi gidiyor
BlackOzZy:
polisler bunlara kelepçe vuruyor direkt
BlackOzZy:
çocuk direniyor ama polis bırakmıyor
BlackOzZy:
sonra bi şekilde salıyor bunları ama
BlackOzZy:
ama iş işten geçmiş o arada oylar gitmiş
BlackOzZy:
sonra sokakta adamın tekini buluyorlar elinde 3 çuval oy var
BlackOzZy:
hatta dün stara çıkmış
BlackOzZy:
kanka chpnin oyları çalıyorlar
BlackOzZy:
neyse diyorki biz okulda 5000 oy saydık diyor
BlackOzZy:
ysknın siteye bi bakıyorlar 3000 yazmışlar
BlackOzZy:
hatta diyorki hani tvde il başkanı açıkladı ya %41 öndeyiz diye
BlackOzZy:
o sonucu bizde gördük diyor
BlackOzZy:
ama tvler yazmadı diyor onu .......

Bakarmısınız bunlar hikaye değil Televizyonda bas bas bağarılanlar gerçekti.

Yine aynı şekilde dün CHP Beyoğlunda önde giderkende elektrikler ne hikmetse kesildi, keza orada görevli başka bir arkadaşım daha hemen hemen aynısını anlattı bizzat bana. Ankara, Adana ve İstanbul'da yaşandı bunlar.

Ülkeyi Sat, Hırsızlık yap, Askeri Öldür Kral Ol.

Yerel seçim'in kısaca tablosu bu bana göre.

Bir tarafta baktığımız zaman kırsal kesimler'in tamamı neredeyse AKP'ye gitmiş durumda. İç Anadolu, Doğu'nun bir kısmı, Marmara'nın Doğusu Ege'nin Doğu'su. Diğer tarafta ülkem'de askerimi öldüren, Kürt millyetçiliği yapan, ülkeyi bölmeye çalışan DTP'nin Güneydoğu'yu ele geçirmesi ve yerel seçimde 4. parti konumuna yükselmesi.

Israrla dünden beri savunduğum deniz görmüş medeniyet görmüş bütün illerde (Edirne'den Hatay'a kadar) AKP'nin hezimet görmüş olması ülke'nin haritasını rahatlıkla çizmektedir. Keza gene İstanbul'un en gelişmiş semt'lerinde de alınan CHP üstünlükleri de ne'yin ne olduğunu açıkça belirtmekde.

Sırasıyla konuşmak istersem:

İzmir Halkı:

Sana minnettarım. 30 ilçe'de 30 başkan çıkardın. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet'i hala yaşatmaya ve göğsümüzü kabartmaya devam ediyorsunuz. Geleceğiz, buralar bize göre değil inan'ın elbet bir gün bizde sizin saflarınızda olacağız. Teşekkür ederim kendi adıma.

Ankara Halkı:

Koyun'muşsun hemde en yolunmuşundan. (söz'üm Melih Gökçeğe oy atanlara) Seni soyan, seni yolan, elinde ne varsa alan bir adam'ı tekrar baş'a getirdiniz ya, bravo size. Hey ben'im başkentim hey. Beter olun.

İstanbul Halkı:

Büyük semtleri saymıyorum. Zaten hepsinde ney'in ne olduğu belli. Okumuşlukla cahillik haritasını çizdiniz. Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy, Maltepe, Kartal, Avcılar, Adalar , Büyükçekmece, Çatalca, Sarıyer, Silivri, Ataşehir'e teşekkürler. Yalnız Beyoğlu %6 öndeyken kaybedildi şaşırtıcı. (Gerçi dün Beyoğlu'nda 01:00 - 03:00 arası elektriklerin kesilmesi tesadüf olabilir mi acaba?)

Yani kısacak seçim'i kendi açımdan özetlersem

İstanbul + Ankara
< İzmir

bunun ötesi yok...

Yerel Seçim Sonucu:


Türkiye Geneli

AKP: %38.94(bu AKP için bir uyarıdır da aslında)
CHP: %23.18
MHP: %16.14
DTP: % 5.48


İstanbul:

AKP: %44.33
CHP: %36.88

Ankara:

AKP: %38.47
CHP: %31.50
MHP: %26.90

İzmir:

CHP: %53.44 (30 İlçede 30 başkan)
AKP: %32.19

Hamdolsun Türkiye'me...!!!

29 Mart 2009 Pazar

Işıklar Kapanmasın, Sandıklar Çalınmasın ULAN!



Edirne'den Hatay'a Kırmızı olması sanırım tesadüf değil, deniz görmüş şehirler diye adlandırıyorum, yani kısaca medeniyet.


Güney Doğu gene DTP, devam edin bölün ve aç kalın...


Ama İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye mi?



Sanırım Hırsızlık her zaman kazanacak...


Günün özeti İstanbul + Ankara < İzmir Türkiye Geneli

AKP: %39.20 (bu AKP için hezimet anlamıdır)

CHP: %21.78
MHP: %16.48
DTP: % 5.56

İstanbul:

AKP: %43.31
CHP: %39.13

Ankara:

AKP: %37.13
CHP: %32.38
MHP: %27.60

İzmir:

CHP: %56.75 (30 İlçede 30 başkan)
AKP: %29.72

Az balık yiyen il ve ilçeler AKP'ye atmışlar oy'u.

Denizi gören medeni şehirlerden CHP oyları.

İL: Kırklareli, Tekirdağ, Edirne, Çanakkale, İzmir, Aydın, Muğla, Antalya, Adana, Zonguldak, Sinop, Gİresun

Denizi gören medeni ve İstanbul'un göbeği sayılan ilçelerden CHP oyları

İLÇE: Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Kadıköy, Kartal, Maltepe, Sarıyer, Silivri, ve bomba BEYOĞLU

PS: Bazı il ve ilçelerde özellikle kıyasıya rekabet yaşanan ANKARA, İSTANBUL ve ADANA'da elektriklerin kesilip oy verilerinin girilemediği söyleniyor ve ilginçtir sandıklar çalındı haberi geçiyor, başlandı gene hile hurdaya :)

Başbakan'ın da suratı oldukça asık, neden acaba?


28 Mart 2009 Cumartesi

Hafta'nın sonu...

Güzel bir cumartesi sabah'ına uyanmak ne zamandır özlediğim bir duyguydu. Fotoğraf çekmeyeli bayağı bir zaman oldu, sanırım pılımı pırtımı toplayıp herhangi bir sahile veya çiçeklerin yüzünü gösterdiği doğa ötesi bir yere çekim yapmaya gideceğim. (1 saatte düşündüm taşındım).


Yoğun bir hafta geçirdik şüphesiz. İşyerinde amansızca bizi denetleyen bağımsız firma, bir yandan hesap uzmanları kurulu, maliye bakanlığı vs derken hafta iş konusunda nasıl geçti anlamadım ama çok yoruldum.



Perşembe günü sevdiğim bir çok insan'ın doğum günüme gelmesi ve eğlenmesi beni çok mutlu etti, sevildiğini bilmek insana güven ve aşırı dozda moral veriyor.İyi ki varsınız diyorum, cansınız, canımsınız.



Benim gibi gündemi takip eden bir blog Muhsin Yazıcıoğlu konu'suna pek değinmedi, yapılan hatalar yanlışlar, suikast düşüncesi, içerisinde ölen masum insanlar. İnan'ın ben daha çok onlar'a üzüldüm, keşke kurtulabilselerdi :( Ama şu var ki hiç bir şey Balgat, Bahçelievler, Sivas ve Çorum'da olanları zihnimizden kazımaya yetmez ve artmaz...



İnsanlar'ın artık sözde değil özde icraat yapmasını beklediğimden, yarın seçimide düşünerek artık birşeyler olması için bolca fikir geçiriyorum aklımdan. Ola ki değişen birşey olmazsa (ki olmayacağını düşünüyorum) zaten boş'a konuşmuş oluruz. AK'mı kara'mı belli olsun bakalım.



Akşam Milli maç var, ama sağolsun Terim Bey'ler takım'ı kurarken, nerede sakat, nerede formsuz oyuncular varsa çağardığı için, milli takım kaptanlığını daha çok değil 3 maç önce karşı takım oyuncusuna boğazını keserim işareti yapan birine verdiğin için ayrı bir antipati ile yaklaşıyorum. 80.000 kişilik Barnebau'dan çıkmak kolay iş değil bakalım göreceğiz. Ama komiğime giden, İspanya böyle önemli bir maçı 80.000 kişilik bir stada vermiş baskıyı düşünmüşken, bizim onca stad içinde 18.000 kişilik stad'ı seçmemiz komik geldi.



Sınav'a giren, eğlenen, evde oturan, geviş getiren herkes'in hafta son'unun mutlulukla geçmesi dileğiyle.



Haydi gittim.

26 Mart 2009 Perşembe

+1 daha hayat'a...

Hey gidi Cimbakuka,

Ne oldun gördün mü, yaşlanıyorsun KOÇ'um...

Ne diyim kutlu olsun.

İçindeki çocuk hiç ölmesin...

23 Mart 2009 Pazartesi

Günaydın Türkiye


Günaydın sevgili blog insanları, cumartesi'nin yoğun, pazar'ın tamamen yatarak geçtiği bir hafta sonundan sonra işimize gücümüze kaldığımız yerden devam ediyoruz. Dün bütün gün evde oluşumu da fırsat bilerek kanal kanal dolaşıp, bolca haber izleme fırsatı buldum. Dün bayağı ağır bir gündem vardı açıkçası.

*Valiliğin aynı yerde 2 miting olmaz deyip AKP Hükümetine Kazlıçeşme'yi altın tepside sunarak, CHP, SP ve BBP ye Çağlayan'da 3 miting birden vermesi ne derec eşit bir ortamda mücadele olduğunun kanıtı. Komik olan'ın da Sayın RTE'nin 11'de başlayacak mitinge, Baykal'ı dinleyerek Saat 13'de çıkıp aha bak Baykal gördün mü? sende kaç kişi vaaar bende kaç kişi demesi? İyide Tayyip efendi demezlermi adama, sana sunulan miting alanı 50 bin metrekare, Çağlayan 14 bin metrekare diye?

Ama öğlenden sonra İzmire geçen Baykal AKP'nin 35bin kişiye yaptığı miting'e karşılık 120bin kişi toplayarak İzmir'in ne derece önemli olduğunu da ortaya koydu. Konuşmasında söylediği "Türkiye’de Anadolu işgal edildi. Hiçbir kentin işgal edilmesi İzmir’in işgali kadar ızdırap yaratmadı. İzmir’in kurtuluşu Türkiye’nin kurtuluşu oldu. Türkiye’ye gözünü dikenler her yeri alsalar ama İzmir’i almasalar rahat edemezler. Her yeri alırlar ama İzmir eksikse o hiç almamış demektir, tadını çıkaramazlar, mutlu olamazlar, yetmez onlara. İlla ki ‘İzmir de İzmir’ diye tuttururlar ama İzmir bu. O kadar kolay alınıp, verilmez ki... İzmir’i alan zaten 1922 yılında almış. İzmir’i Mustafa Kemal almış. İzmir her gün yeniden alınıp verilmez. Bir kere alındı, 1922’de iş bitti. İzmir’in tek sahibi var Atatürk ve İzmir halkı. İzmir’i almaya, kömür poşeti, buzdolabı, çamaşır makinesi, koltuk ve kanepe yetmez. İzmir’i tehditle, şantajla, korkutarak da alamazsın. Gönülle İzmir kimin yöneteceğine karar verir. Saygı göstereceksin saygı. Türkiye İzmir’deki Hükümet Konağı’nın çatısına o bayrak çekilinceye kadar rahat etmedi. İzmir’in bayrağına sahip çıkın.” sözler inan'ın benim çok hoşuma gitti, kendisini çok sevmesemde. Sanırım İzmir'de yaşamak tam bana göre.

Bunun dışında gündemde spor açısından, 3 Büyüklerin birbirlerine top'u atmaları vardı ki şaka gibi. Fenerbahçe, Trabzon kaybetmiş Beşiktaş - Sivas güzel bir mücadele sonrası berabere kalmış ve bütün avantajlar Galatsaray'a geçmişken 9 kişi rakibi karşısında 0-1 malüp duruma düşmesi komikti.
Bülent Korkmaz'ı destekleyen arkadaşlara Lincoln > Bülent Korkmaz formülünü hatırlatırım, inan'ın Lincoln'ü değil sizi cezalandırıyor açın gözlerinizi.

Keza milli takım'ı Terimspor diye bende adlandırmaktayım ve Fatih Terim'in sadece ego tatmini için orada bulunduğunun kanıtnı da Türkiye'nin şu anda en istikrarlı oyuncusu İbrahim Toraman'ı milli takıma çağarmayarak gösterdi. Toraman şu sözleriyle " Milli takıma çağrılmasının beklendiğinin, ancak kadroya alınmadığının belirtilmesi üzerine Toraman,'Yukarıda Allah var, ben işimi yapıyorum, vicdanım rahat, herkesin vicdanı da rahatsa sorun yok zaten'' dedi. laf'ı gediğine koydu. Afferin Toraman

Yine devam edersek bir ilke imza atan TRT! ben o'na T.R.T.E diyorum Avaz diye uluslararası kanal açarak Orta Asya'ya ılımlı islamı yaymaya devam edecekmiş hayırlı olsun. Ha birde Eurovision'a katılan Hadise'nin klibinde ki yırtmacı fazla derin ve dansını erotik bulan bu kanal yayınlamama kararı almış, te Allah'ım ya, akıl fikir versin size ne diyim.

Kısacası hafta'nın özeti böyle. Cumartesi günü deliler gibi eğlendik bu konuda Yalnızlık Okulu ve NoSTATIC'e tekrar teşekkürler gecenin ilerleyen saatlerinde kendilerinden ayrıldım dünde konşmadık yaşıyorlardır umarım ben iyiyim :)))

Haydin şişirdim kafanızı iş başına Görüşürüz Blog insanları.

22 Mart 2009 Pazar

Bir Umudum Sende,Anlıyor musun ?

21 Mart 2009 Cumartesi

i love blogaaa

Blog candır,

Bloggerlar da candır.


Seviyorum hepücünüzü...


İçimden geldi valla :)))

19 Mart 2009 Perşembe

19.03 | BeşiktAŞK



Maneviyatın maddiyattan daha önemli bir kavram olduğunu hatırlattığın için…


Siyah – Beyaz’ın bir yaşam hikayesi olduğunu gösterdiğin için…


Bu hikayede bizlere de yer açtığın için…


Kötü günde tutkuyla nasıl sevileceğini öğrettiğin için…


Çocukluk hayallerimizi her daim cebimizde taşıyabilme fırsatı verdiğin için…


Umut, sevgi, beraberlik, isyan, tutku, hüzün, sevinç, aşk; bunların tümünün karşılığı olduğun için…


Başımızı önümüze eğdirmediğin için…


Dünyanın en güzel semtinde bizleri kucakladığın için…


Beleştepe’de bizlere hüzünlü bir aşk hikayesini yaşattığın için…


Halkın Takımı olduğun için…


Gönlüm KAPALI senden başkasına diyebildiğimiz için…


Bir umudumuzu sende taşıdığımız için…


Kanatlarını açıp, göklere süzülmeni hayranlıkla izlediğimiz için…


Her şeyimiz olduğun için…


Kalbimizin en orta yerinde, alevler içinde büyük bir yangın yarattığın için…


Uğrunda can verecek kadar sevenlerin olduğu için…


SonBarikatın adı olduğun için…


Her birimizin hayat hikayesinde başrolde oynadığın için…


Her şeyden öte BEŞİKTAŞ olduğun için…

Doğum günün kutlu olsun canım

Beşiktaşım...

18 Mart 2009 Çarşamba

Halimiz DUMAN aman aman..

Yeni albümde ilk dinlemede etki bırakan 3 güzel parça,

Seviyorum bu adamları be. 5 Nisanda hasret bitiyor :)

Sarhoş




Sor Bana Pişmanmıyım






Helal Olsun





Haydi babam coş, burda müzik hoş, gerisi bomboş, olalım yine sar sar sahoş...

eh kalanı da albümde... :))

Çanakkale Geçilmezdi!


Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...


Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,


Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.


Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,


Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.


Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,


Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.


Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...


Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!


Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;


Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?


Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?




Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;


BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor!


Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..


Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.


Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ...


BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...


Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?


"Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın.




1915 Çanakkale


Albay Mustafa Kemal "Anafartalar Grup Komutanı"



"Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.
Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında,
yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir”




Nur içinde yatın.



360 derece gelibolu : http://www.360tr.com/17_canakkale/gelibolu/

2009 Blog Ödülleri’nin takvimi belli oldu.

İnternet kullanıcılarını blog yazmaya teşvik etmeyi ve Türk internet sektörüne zengin ve özgün içerikler kazandırmayı hedefleyen 2009 Blog Ödülleri’nin tarihi belirlendi.


Bu yıl ikincisi düzenlenen Blog Ödülleri Yarışması internet kullanıcılarını blog yazmak konusunda cesaretlendirmeyi, bu sayede de Türk internet dünyasına özgün ve zengin içerikler kazandırmayı hedefliyor. Tüm blogger’lara internetin uçsuz bucaksız dünyasında keşfedilme imkânı sunan yarışmaya 21 Mart - 5 Nisan tarihleri arasında başvurabilecek. 13 kategoride düzenlenecek yarışmanın kazananları ise 2 Mayıs 2009 tarihinde düzenlenecek ödül töreninde açıklanacak.


Blog Ödülleri Yarışması’nı düzenleyen Bloglama’nın kurucularından Eray Endeş, konuyla ilgili şunları söylüyor: “İlk defa 2008 yılında düzenlediğimiz Blog Ödülleri’ne 800′den fazla blog başvurdu. Bunlardan 471 tanesi ise yarışmaya katılma hakkı kazandı. Dereceye giren bloglar 14,473 bin oy ile belirlendi. Yarışma süresince 103,012 tekil ziyaretçi 299,837 sayfa ziyaret etti. Bu rakamlar, Blog Ödülleri’nin Türk internet dünyası için taşıdığı önemi açıkça ortaya koyuyor. Bu yıl katılımın çok daha fazla olacağını tahmin ettiğimiz Blog Ödülleri, internet dünyasında öne çıkmak isteyenler için önemli bir fırsat sunuyor. Duygu ve düşüncelerini internet aracılığıyla dünya ile paylaşmaktan çekinmeyen herkesi Blog Ödülleri’ne bekliyoruz.”


13 kategoride düzenleniyor

Kazananların 2 Mayıs 2009 Cumartesi günü düzenlenecek ödül töreninde açıklanacağı 2009 Blog Ödülleri kadın, yemek, otomobil, kişisel, hobi, kültür-sanat, reklam - pazarlama, topluluk, teknoloji, haber - gündem ve şirket blogları olmak üzere tam 13 farklı kategoride dağıtılıyor.


2009 Blog Ödülleri’nin sahipleriyle buluşma süreci şu aşamalardan oluşuyor:
• 21 Mart - 05 Nisan 2009 Kayıtların alınması
• 06 Nisan - 10 Nisan 2009 Kayıtların değerlendirilmesi
• 11 Nisan - 26 Nisan 2009 Oylama süreci
• 27 Nisan - 01 Mayıs 2009 Oylamanın değerlendirilmesi
• 02 Mayıs 2009 Blog Konferansı ve 2009 Blog Ödülleri Töreni


Katılım koşulları

1. Yarışmaya yalnızca Türkçe içerikli bloglar katılabilir.


2. Bir blog ile en çok bir kategoride başvuru yapılabilir ancak başvuru sahibi farklı bloglar ile diğer kategorilere de başvuru yapabilir.


3. Blogun yarışmaya katıldığı kategori ile içeriği örtüşmelidir.


4. Blog sahibi yarışmaya katılırken gerçek kişisel bilgilerini vermek zorundadır.


5. Blog sahibi kendisine verilen kodu bloguna yerleştirerek blogun kendine ait olduğunu doğrulamalıdır.


6. Herhangi bir kategoride yeterli başvuru olmaması durumunda kategori iptal edilebilir. Bu durumda o kategoriye ait bloglara, içeriğine uygun başka bir kategoriye geçme hakkı tanınır.


7. Yarışmaya katılacak blog içeriğinde; T.C. yasalarına ya da uluslararası anlaşmalara ters düşecek bir durum yaratan ya da böyle durumları teşvik eden, tüzükleri çiğneyen, her türlü yasadışı, tehditkâr, rahatsız edici, hakaret, küfür içeren, küçük düşürücü, kaba, pornografik, örf ve adetlere karşı, müstehcen, din, dil, ırk ayrımına yönelik iletiler, kişi ya da grupları tahrik edici, itibar zedeleyici, hakaret, tehdit, taciz amacı taşıyan ibareler, nefret dolu, rahatsız edici ya da ahlaka aykırı içerik, ‘hack’, ‘crack’, ‘warez’, mp3 içeren mesajlar, illegal sitelere ait bağlantı, yine bu tarz içerik kullanamaz.


8. Parola korumalı, içeriği halka açık olmayan bloglar yarışmaya katılamazlar.


9. Bloglar yarışma koşullarının herhangi birini karşılamadığı taktirde yarışmanın herhangi bir safhasında önceden bildirilmeden diskalifiye edilebilirler. Başka bir blog ya da sitenin tasarımını (o blog/site için özel yapılmış ise), içeriğini kopyalayan bloglar, değerlendirme süresi içinde ve/veya sonrasında diskalifiye edilebilir. Bu sitelere ödül verilmesi durumunda, verilen ödüller geri alınır.


10. Yarışmaya yönelik kötü niyetli oy kullanımı tespit edildiğinde blog yarışmadan diskalifiye edilir.


Yarışmaya ilişkin detaylara http://2009.blogodulleri.com adresi üzerinden ulaşabilirsiniz.


Kaynak:

http://aksamnetizen.wordpress.com/2009/03/17/2009-blog-odulleri%E2%80%99nin-takvimi-belli-oldu/

17 Mart 2009 Salı

La Vittoria Sará Nostra!


Garip Haller Vol.3

Mutluluk skeçleri arası garip bir hüzün,
Üstüne biraz gülümseme serpilmiş lezzetli gibi görünsede;
Bastırıldığında sıcağın verdiği his kadar acı.
Objektif'den baktığımda kadraj'a sığdıramadığım onlarca kare.
Yakına alsam çok buğuk, uzaklaştırsam çok silik...
Cevabını bilemediğim sorular içerisinde,
Kaç yanlış'ın doğrularımı sileceğinin korkusu da mevcut.
Kaçmak gibi bir derdim hiç olmadı
Ama sabit durmak ne zaman çözüm oldu ki.
Ne düşündüğümü bile bilmiyorum o derece.
Biribirine karışmış renkler içinde
Siyah ile Beyaz'ı bulamamak gri olmak bu.
Yoğunlaşmam lazım biraz daha hayat'a
Belki onda daha önceden çıkmış sorular vardır...


"yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
seni soranlara iyidir derdim
belki de yanılan bendim
belli ki daralan sendin
yavaş yavaş " (Duman)



Mim derler o'nun lakabına...

Blogumla kabuğuma çekildiğim şu günlerde içimden geçenleri kağıda dökemiyorken, sevgili bekriya yine kavisli ortalarını karşı kapalı tribün önünden yapmaya devam etmiş.

Üzerime üzerime yağdırdığı mim'lerden bu seferkinin konusu da "lakaplarımız" olacakmış.

Hatırladığım kadarıyla sıralarsam:

-ilkokul çağlarına kadar mahalle aralarında fink atarak deli gibi ordan oraya dolaştığımız dönemlerde, klasik mahalle abilerinin küçüklerine bulduğu lakaplardan birisi bana da takılmıştı elbet. Küçüklük fotoğrafımı her ne kadar şu anda yayınlayamasamda sarışın bir velet olarak bana yıllarca hep "LİMON" deyip durdular. Şimdi kocaman olsakda hala gördüğüm yaşını başını almış o güzel insanlar bana bu lakabı söylemeye devam ederler.

-Dedem'in yıllarca kullandığı benden sonra diğer kuzenime, ordan kız kardeşime geçen artık bir aile geleneği olan "YAMUK GÖTLÜ" lakabı ben diyim 10 siz deyin 12 yaşıma kadar ağzından hiç düşmedi :) Garip ama ne yapacaksın :)

-Futbol oynadığım dönemlerde gerek lise, gerek üniversite, gerekse takım arkadaşlarım ilk adım'ın vermiş olduğu yetkiye dayanarak bana hep "SAMY HYYPIA" derlerdi. O kim derseniz yıllarca Liverpool takımında oynamış bir futbolcudur kendileri.

-Can dostum dediğim çok sevdiğim insan olan Göhan kardeşim bana "ÇAKAL" der, nerden geldiği aramızdadır :)

- Keza yine hatrı sayılır bir dost olan sevgili Erdem Beyler bana "ÇİRKİN" deyip durur ama kendisi 2 gördüğünden pek kaale almam bu lakabı :)

-Gerek maçlara gittiğimden dolayı, gerekse içerisinde de fiilin bulunduğumdan dolayı, iş arkadaşlarım ve bir kaç beni bu özelliğimle tanıyan insanlar genelde "ÇARŞI" diye çağarırlar beni :)

- Ama bana sıkça kullanılan en çok hoşuma giden Erdek'ten arkadaşlarım olsun, iş arkadaşlarım, tribünden arkadaşlarım hemen hemen artık herkesin benimsediği ve benimde hoşuma giden lakap "BURİ" dir. zaten bir çok yerde de bunu kullanmaktayımdır :)

- Son olarak da cimbakuka sevgili blog dostlarıma zor geldiğinden "CİMBAM" lakabını duymaktayım. o nuda sevdim :)

Bakıldığı zaman hepsi ayrı anlamlar taşıyan, insanda düşününce gülümse bırakan güzel şeyler. Eh ne de olsa eskiden soyadı diye birşey yokmuş genlerimizde var lakap takmak :)

Bu mim'i en çok merak ettiğim "YALNIZLIK OKULU" başta olmak üzere, zeugma ve perikizi'na paslıyorum.

Kolay gelsin...

13 Mart 2009 Cuma

Sırada ne var?

Eğer sizin ki din ise, eğer sizin ki aynı kitap ise benimki olmasın.


Ak Parti Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser, Merkez İlçe Başkan Adayı Hakkı Aslan'ın yemeğinde ilginç sözler sarf etti. 500 kişinin bulunduğu yemekli toplantıda Başkan Adayı Hakkı Aslan'dan sonra söz alan İl Başkanı İ. Hakkı Eser:"Biz Başbakanımızı ikinci peygamber olarak görüyoruz" dedi.

Padişah oldu, Atatürk oldu, şimdide 2. Peygamber.

Sırada ne var?

Yakında Erdoğan sen bizim Allah'ımızsın da dersiniz.


Töbe töbeeeee..


Eylem Kardeşliği...

BU FOTOĞRAFIN ANLAMINI, OKUMADAN TAHMİN EDEMEZSİNİZ . .

/_newsimages/2317504.jpg

Gençlik ve serdeki hafif anarşistlik... 200 metrede altın ve bronz madalya kazanan Amerikalı ikisiyah atletin, Tommie Smith ve John Carlos’un siyah deri eldivenli yumrukları havada, başlarıönde posteri yıllarca hayal dünyamızı ve asıl oda duvarlarımızı süslemişti.


İtiraf ediyorum ki, Aynur Çağlı’nın o muhteşem haberini okuyana kadar aynı karede önde duran,gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlete hiç dikkat etmemişim. Adı Peter Norman imiş...


İşte bu atlet geçen hafta öldü. Haberin ve konunun tekrar gündeme gelmesinin sebebi budur.


Gelelim hikayeye...


Mexico City’de 200 metre finali koşulmuş. Amerikalı (siyah) atletler Tommie Smith ile John Carlosbirinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) Peter Norman kazanmış.


Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman’ın yanına gelerek sormuş:


- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı’ya?
- Bütün kalbimle...


Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:


- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!


İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam: Amerika’daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığıprotesto edecekler... Ama nasıl?


Fikir Norman’dan geliyor: bir çift siyah deri eldiven buluyorlar, sağ tekini Tommie, sol tekini Johneline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıyorlar, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne ‘İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi’ninkokartını iğneliyor.


Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor ve eylem koyuluyor.



Ve tabii dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor...


Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor. Eylem amacına ulaşmış, Amerika’daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını(ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadakiyüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.


Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman?


Tommie Smith diyor ki:


“Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu vebelkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya’ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi,herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı.


Tehditler,işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi.”


Avustralya Devleti Norman’ı ölene kadar affetmemiş ama... Norman intikamını mezara götürmüş:


1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.


Ölene kadar süren ‘eylem kardeşliği’


İki amerikalı ve bir Avustralyalı ‘lanetli’ atletin o gün başlayan ‘eylem kardeşliği’ ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler.


Ta ki, geçen hafta, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yaşında ölene kadar.


Ve şimdi, aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın:

/_newsimages/2317500.jpg


Melbourne’de yapılan cenaze töreni. ‘Onurlu beyaz atlet’ Peter Norman’ın tabutu,


Tommie Smith (solda) ve John Carlos’un omuzlarında!


Üç ‘eylem kardeşi’ son kez omuz omuza...


"alıntıdır"

12 Mart 2009 Perşembe

Cuk

Bugün gazete'nin birinde koç burcu ile ilgili özellikler okudum, sanırım bu zamana kadar en yaklaşanlar bunlar. Bakıyorum da hani hayır bu yok dediğim olmadı içlerinde.

Başlık gibi içerik de cuk oturmuş bana valla :)

21 Mart – 20 Nisan
Uğurlu Taşı: Opalin
Rengi: Siyah
" Görkemli ve büyüleyici bir iyilik sembolü!"

• Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji,
• Hızlı gelişme, değişme kapasitesi,
• Düşünce ve duygularında çok açık
• Açıksözlü ama bazen patavatsız,
• Yalana ve yalancılığa tahammülü olmayan,
• Korkusuz,
• İleri görüşlü,
• Kızgın olduklarında saldırgan ve çok tehlikeli,
• Bağımsız,
• Kolayca dikkati dağılan,
• Enerjilerini yönlendirmeye başaranlar için iyi bir yönetici,
• Sağlam bünyeli,
• Hassas Nokta; Baş bölgesi, sık baş ağrısı,
• Herkesle anlaşan,
• Doyumsuz bir güç ve enerji isteği,
• Yeryüzü işlerine aşırı eğilim,
• Dost ve adil bir ebeveyn,
• Çoşkulu,
• Heyecanlı,
• Arkadaş yanlısı, geniş bir çevre,
• İletişim gücü yüksek,
• Pırıltılı,
• Etkileyici,
• Hayır demesi zor!


eh ne diyim ki daha ben buyum işte :)

11 Mart 2009 Çarşamba

Buluta karşı uçur beni...

Efendim sevgili bekriya bizi paraşütünü açarak mimlemiş. Konusu paraşütle atlarken neler düşündüğümüz.

Paraşütle atlamasam da, bunjee ve parasailing yapmış biri olarak sanırım hislerim ve düşündüklerim onunla aynı olacaktır :)

Demişki;

1-Paraşütle atlamaya karar verdiniz ve ilk atlayışınızı yapmaya hazırlanıyorsunuz. Yerde sıranızı beklerken yukardan atlayanları seyrediyordunuz... Aklınızdan neler geçiyor ?

-Ne zaman sıra geleceeeeeeek?

2-Sıranız geldi ve uçak üç bin metreye yükselirken siz de kendinizi hazırlıyorsunuz. Arkanıza hiç bakmadan önünüzde açılan kapıya geliyor ve kendinizi aşağıya bırakıyorsunuz. Aşağıya atlarken ne diye bağırıyorsunuz?

-Allah'ım sana geliyoruuum :) bu süreçte bir sürü bağarmalar çağarmalar adrenalin yükselmeleri elbet olacaktır, bunjee'de ilk atladığımda küfretmiştim şimdi yazarsam olmaz anladınız siz, belki öyle de bağarabilirim :D

3)Güvenli bir biçimde yere indiniz. Paraşütünüzü toplarken bir eğitmen size doğru geliyor ve birşeyler söylüyor. Eğitmen ne söylüyor?


-Beklediğimden daha cesurdunuz, sanki daha önceden tecrübeniz varmış gibi, güzel bir tecrübeydi oldukça da başarılıydınız, tebrikler.

Evet bende sırasıyla eğreltiOtu ve Arzu yu mimliyorum uçun gariii :)

Sabır...

İnsanlar iş yerine ne için gelir, çalışmak, kendisine ayrılan zaman da iş'ini yapıp ay başında da parasını almak için değil mi? Tamam buraya kadar herşey güzel.

Güzel de be arkadaş gerizekalı olmak için mi gönderilmişsiniz siz bu dünya'ya? 1 de değil 2-3-4-15 tanesiyle uğraşıyorum Allah'ın her günü. Millet'in işi gücü dedikodu, kim kimin neresine kodu, çocukça tavırlar, tabağından yemek almalar yahu kardeşim orda var git alsana dediğinde bi bir lokma'yımı çok gördünler, gelip laf sokmalar, küsmeler, arkadan konuşmalar, çocuk parkına döndürdünüz be kurumu, hay aldığınız eğitime, kültürünüze sizin emi töbe töbe yarabbim ya ulan bir rahat bırakın yemeğimizi yiyelim, çıkıp gidelim.

Sizin yüzünüzden öğlen yemeği yiyemiyorum de bi gidin ya...

10 Mart 2009 Salı

Mutluyum, mutlusun, mutlu....



Evren beni mutluluğun formüllerini anlatmam için mimlemiş. Konu'nun içeriği anladığım kadarıyla beni neyin mutlu ettiği.

Kendisi her ne kadar kaçak dövüşse de attığı pas'ı gol yapmazsam tribüne yollanacağımın
farkındayım :)

Öyleyse başlayalım;

Benim için mutluluk;
Hani çok canı sıkkın olur ya insan'ın, karnına kramplar girer, patlar işte o zamanlarda ilk aradığım kişi'ye (x) yapalım mı? diye sorduğumda çekinmeden hadi cevabını vermesidir.
Bilirim ki onu kendisi içinde değil benim için kabul etmektedir.

Benim için mutluluk;
Her ne olursa olsun yanlış anlaşılmamaktır. Karşımdakine iyi niyetle yaklaştığımda aldığım olumlu tepki'dir.
Bilirim ki güvensizlik uyandırmamışımdır.

Benim için mutluluk;
İnsanların gerçek anlamda birşeye sıkıştıklarında benden yardım istemeleridir.
Bilirim ki daha önce elbet o kişi de benim için birşey yapmıştır.

Benim için mutluluk;

-Gülmek, güldürmektir.

-Kimse'nin başaramaz dediği şeyleri başarmaktır.

-Çok istediğim bir şeyi elde edebilmektir.

-Küçük hediyelerdir.

-Alıp sırt çantamı gezmek şehir şehir belki de

-Ya bir fotoğraf çekmek,

-Yada bir gol sevincidir kim bilir.

Ama benim asıl mutlu olduğum anlar vardır ki, onlar da en sevdiğim insanların yüzlerinin gülmesi ve mutluluğudur.

Mutluluğumu en çok yansıttığım zamanlarda inan'ın o anlardır...

Mutluluk her yerde, yeter ki istediğiniz şeyi bilin :)

Bakalım başkaları için mutluluk neymiş diyerek, Sinirli Prenses ve
caramelia yı bu güzel görev'e tayin ediyorum :)

Don't worry, be happy :)

9 Mart 2009 Pazartesi

İlgilenenlere - Fotoğraf Gezimiz...


PhotoWorld ile Edirne - 15 Mart 2009 Pazar


Türkiye ile Yunanistan arasındaki Tekirdağ'ın kuzeyinde yer alan Edirne, yıllar boyu Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış ve 18. yüzyılda ise Avrupa'nın en büyük yedi şehrinden biri olmuştur.

100 yıl kadar bir süre Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olması buradaki tarihi ve mimari açıdan önemli yapıların sebebidir. Edirne, camileri, dini yapıları, köprüleri, eski pazar yerleri, kervansarayları ve saraylarıyla yaşayan bir açık hava müzesidir.

Program : Yolculuğumuza Pazar sabahı, hareket yerlerinden binecek arkadaşlarımızı aldıktan sonra yola çıkmış olacağız ve yaklaşık 2, 5 saatlik bir yolculuktan sonra Edirne’ ye ulaşmış olacağız.
Güzergahımız sırasıyla şöyle ;

• Şükrüpaşa Anıtı (Balkan savaşı müzesi),
• Selimiye Camii ve bitişiğindeki Vakıf Müzesi,
• Arkeoloji ve Türk İslam Eserleri Müzeleri, Selimiye Arastası , Eski Camii, Üç Şerefeli Camii,
• Sokullu Hamamı, Makedonya Kulesi, Bedesten Çarşısı ile Mimar Sinan eseri Rüstempaşa
• Kervansarayı ( tümü yürüyüş mesafesinde),
• Öğlen Yemeği,
• Sultan II.Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi (Darüşşifa),
• Sarayiçi (Edirne Sarayı kalıntıları, balkan şehitleri anıtı, Adalet Kasrı ve Kırkpınar güreş alanı, Kanuni Köprüsü),
• Sinagog,
• Süpürgeciler,
• Tunca ve Meriç Köprüleri,
• Meriç kenarı protokol binasında çay molası
• Karaağaç (TÜrkiye'nin en romantik on yolundan biri seçilen Karaağaç Yolu, Ünlü tren istasyonu-rektörlük, Lozan anıtı),
• Pazarkule,
• Dönüşte Meriç Nehri'nde gün batımı,
• Saraçlar Caddesi ve Alipaşa Çarşısı.
Fotoğraf çekimimizi bitirdikten sonra ve şayet vaktimiz kalırsa keyifli bir sürpriz sizleri bekliyor olacak.

Fiyat : Ulaşım ve sabah kahvaltısı dahil kişi başı 65 TL’ dir.


Hareket yerleri ve saatleri :

05.45 - Kadıköy Evlendirme Dairesi Önü
05.15 - Beşiktaş Starbucks önü
05.45 - Taksim AKM önü
06.15 - İncirli Ömür Plaza önü
Diğer ...

Yukarıda belirtilen saatler hareket saatleridir, gezi programının aksamaması açısından saatlere özen gösterilmesi gerekmektedir.

Notlar :

Fotoğraf makinelerinizi ve yardımcı ekipmanlarını, mevsime uygun giysileri, kullanmanız gereken ilaçlarınızı sakın unutmamanızı tavsiye deriz ,

Bu bir fotoğraf gezisidir ve gezi sırasında fotoğrafik koşullar dikkate alınarak her türlü değişiklik yapılabilir,

Turumuz herkese açıktır, yeni yerler görmek ve şehir stresinden biraz da olsa uzaklaşmak isteyenler de, turumuza katılabilir ancak yine de fotograf öncelikli olduğunu belirtmekte fayda var.

Turumuzda bir de fotoğraf eğitmenimiz olacağından, fotoğrafla ilgili sorularınıza cevap bulma ve sohbet etme imkanlarımız olacaktır.

Gezimiz 50 kişi ile sınırlıdır, sayımızın 50 kişiyi aşkın olması durumunda bir sonraki hafta aynı gezi tekrarlanacaktır.

İletişim & Rezervasyon:

Burak Güven: 0535 486 77 57 - burak@photoworld.com.tr
Cenk Ordu: 0532 282 00 00 - cenk@photoworld.com.tr

www.photoworld.com.tr

8 Mart 2009 Pazar

ollallaa blogmania... vol.3


Bu sefer yorum yazmaya gerek duymuyorum, çünkü fotoğraflar herşeyi anlatıyor.

Mükemmel bir geceydi, her gün çoğalarak devam ediyoruz toplantılara.

Bu mükemmel günü yaşamamızda parmağı olan herkese çooook teşekkürler.

Yaşasın blog :)))


Special Thanks

- kelebennk
- feanor
- EğreltiOtu
- Yasmi
- Yalnızlık Okulu
- NoSTATIC
- Cimbakuka
- Bugünü Yaşama Arzusu
- beenmaya
- karoshi
- prince of rain

- Esrik Öfke ve tayfası,

ve de hatırlayamadığım niceleri :)