1 Haziran 2010 Salı

İsrail vs. Türkiye

Bir yanda Musevi cemaati'nin temel toplumunu oluşturan israil ile diğer yandan Müslüman toplum yapısını oluşturan iki ülkeden bahsediyoruz.

Yıllardır sürdürülen hayalet ittifak süresince iki ülke arasında kurulan yakın ve uzak ilişkiler tarih kitaplarının her zaman sayfalarında yer almış ve almaya devam edecektir.

Bunların en somut olanı ise Türkiye'nin İsrail'in OECD üyeliği için ön ayak olan olmasıdır. Bunun dışında İsrail Donanması'nın Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sağladı silah ve mühimmat yardımı, bunların bakımı ve donanımı göz arda edilmeyecek ikili ilişkilerin temelini oluşturmaktadır.


İki ülke'nin yakın tarihteki ilişkilerini az çok incelersek;

28 Mart 1949 tarihinde Türkiye'nin İsrail'in bağımsızlığını tanımasıyla başladı. Böylece Türkiye İsrail'i tanıyan halkının çoğunluğu Müslüman olan ilk ülke oluyordu. Tükiye'nin Yahudi bir ülke olarak kurulan lİsrail'e ilişkilerini Türk topraklarında Yahudilerin varlığının bir parçası olarak düşünürsek bu tarihi çok daha öncelere götürmek mümkündür. 1491 yılında 200.000'den fazla Yahudi Engizisyon tarafından İspanya'dan sınır dışı edildiğinde Osmanlı Devleti bu insanları topraklarında yerleşmeye davet eden tek ülke olmuştu. Bu tarihten sonra Yahudiler Osmanlı tarihinde çok önemli bir rol oynadılar. Özellikle 16.yy'da Yahudiler Osmanlı sarayında hekim, banker, diplomat görevlerini üstlendiler. Bu tarihten sonra saraydaki etkileri azaldıysa da Osmanlı tarihi boyunca ticaret, sanayi ve bankacılık dallarında her zaman ön planda kaldılar.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da Türk-Yahudi ilişkileri dostluk düzeyinde gelişmeye devam etti. Bazı çevreler tarafından Türkiye-İsrail ilşkileri Türk hükümetlerinin laikliğini test etmek için bir gösterge olarak görülmektedir.


Günümüzde Türkiye ve İsrail devletleri askeri, stratejik ve diplomatik açıdan çok sıkı bir ilişki içindediler. 1999 yılında PKK ideri'nin Kenya'da yakanarak Türkiye'ye getirilmesinde İsrail gizli servisi Mossad'ın etkin olduğu bilinmektedir. 2007 yılının Kasım ayında Türkiye'ye 3 günlük bir ziyarette bulunan İsrail devlet başkanı Şimon Perez TBMM'de bir konuşma yaptı. Bu konuşma İsrailli bir devlet başkanının tarihte halkının çoğunluğu Müslüman bir ülkenin parlamentosunda yaptığı ilk konuşma idi.

Türkiye'nin İsrail'le olan ilişkileri zaman zaman Arap-İsrail dolayıolumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Türkiye'de 2002 yılında işbaşına geçen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Arap ülkelere yakınlaşma siyaseti Türkiye-İsrail ilişkilerine olumsuz etki yapmıştır. Örneğin16 Şubat 2006 tarihind Filistin'deki Hamas partisinin liderlerinden Halid Meşal'ın Türkiye'ye yaptığı ziyaret, İsrail yetkilileri tarafından eleştiri konusu oldu.


Tükiye ile İsrail arasındaki ilk çatlağın İsrail - Gazze savaşı ile ortaya çıkmış olması ve Türkiye'nin Müslüman bir ülke olan Fİlistin'e bu konuda destek çıkarak Hamas yandaşı olarak görülmesi İsrail'in sert tepkilerine neden olmuştur.


Davos Muhabbeti:

Aslında İsraille ilk belirgin çatlak 30 Ocak 2009'da Davos Kasabasında yapılan Dünya Ekonomi Toplantısı'nda belirginleşmiştir diyebiliriz. Başbabakan'ın o meşhur "One Minute" çıkışı ve ötesinde İsrail'in resti her ne kadar tatlıya bağlanmış olsa da İsrail taraf'ının bunu bir şekilde koz olarak kullanacağı ilerleyen zamanlarda aşikardı.


Ve son olarak Yardım Gemisine yapılan saldırı iplerin tamamen kopmasına ve iki ülke arasında doğabilecek olası savaşa meydan verecek kadar ciddi duruma gelmiştir.


Şimdi kendi fikirlerime gelecek olursam;

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye'de iktidar olduğu dönemden beri Ortadoğu bir taraftan İsrail, AB ve Amerika Birleşik Devletleri diğer taraftan ilişkileri ortak derecede tutma başarısını ne yazık ki gösterememiştir.


Türkiye'nin dış ülkeler tarafından hala kalıcı bir imajı olmadığı, Avrupalı'mı yoksa aşırı dinci bir ülke mi sorusu Dünya ülkeleri tarafından hala sorgulanmaktadır.


Şunu demek istiyorum, tamam Filistin gibi Müslüman bir ülke'ye yardım etmek iyi bir fikirdir fakat diğer Müslüman ülkelerin (Mısır, Ürdün, Arabistan) buna girişmemiş olmasını göremiyor mu bu hükümet?


Bir yardım yapılacaksa bunu Birleşmiş Milletler aracılığı ile yapılamazmıydı? Veya İsrail bas bas bağararak göndermeyin demesine rağmen bizim umursamadan gönderdiğimiz gemi bir şekilde koruma altına alınamaz mıydı? Bunlar uzun uzun tartışılacak konular elbet.


Türkiye'nin kendi sıkıntıları varken diğer Müslüman ülkeler bunu umursamaz iken bizim kalkıp kendi bütün dertlerimizi unutup diğer ülkelere koşulsuz yardımımız bana mantıklı gelmiyor.


Toplumda İsrail'e karşı duyulan tavrı çok net anlayabiliyorum fakat Hükümet'in aynı tutumunu ABD - Irak savaşında Irak'ta ölen 1.5 milyon müslüman için gösterememesi kimliksiz, kişiliksiz olduğunu alenen göstermektedir.


Şimdi bana İsrail'in yaptığını destekliyor musun yani? diyecekleri duyar gibiyim. Kesinlikle hayır hiçbir vicdana sığmayacak derecede çirkin ve hakikatten savaş sebebi olacak bir konudan bahsediyoruz fakat sorarım, aynısı Tükiye'nin başına gelse ve bir terör örgütü için yardım bizim ülkemize gelse tavrımız ne olurdu? Terör örgütü diyorum çünkü Hamas Örgütü en azın diğer örgütler kadar savaşı destekleyen ve çok fazla aşırı dinci'den oluşmus bir topluluktur. Barışçıl veya değil Türkiye gibi çok stratejik bir konumda olan ülkenin her ne olursa olsun nötr kalması ve olayları sadece takip etmesi gerekirdi.


Hükümet hatalarını düzeltmek isterken iyice içinden çıkılamayacak duruma getirmiştir herşeyi ve şu anda kimse ileriyi net görmemektedir...


Dipnot: Dün, Yardım Gemisi'nde ölenlerin dışında, İskenderun'da ölen 6 tane kardeşimize Allah'tan rahmet diyorum. Aslında konuşulması gerekenler bunlarken kendi kıçımızı henüz doğrultamamışken takındığımız tavır yönetilemediğimizin açıkça göstergesidir.