Teşekkürler Sakarya :)
Çok önceden planladığımız Sakarya çıkarmasını yoğun mail, telefon trafiğinden sonra bugün yapmaya karar vermiştik.
Sabah'ın daha ilk ışıkları doğmadan yola çıkan İonya grubu, sırasıyla bütün ekib'i toplayıp, 2 araba dolusu 10 güzel insan ile yola çıktı.
200 küsür km'lik yolculuğumuzda konvoy şeklinde gittiğimiz Sakarya'da bizi güzel İnsan Bülent Doyuran karşıladı. O kadar sıcak bir gelişi vardı ki, o kuru soğukta beklediğimiz 20 dakikayı bir anda eritiverdi güleç yüzüyle. Yavaş yavaş evlerine doğru ilerlemeye başladık. Günün mekan'ı olan Doyuran çiftinin evine vardığımızda bütün grubu etkileyen müthiş bir şokla karşı karşıya geldik. Karşımızda bir fıstık duruyordu, en son gördüğümüzden sonra tam 16 kilo vermiş, bütün güzelliği ortaya çıkan ve yüzünden gülücükleri hiç eksilmeyen Şule karşıladı. Bu ne güzellik di, hepimiz bu kısa süreli şoku atlattıktan sonra, sıcacık mutlu yuvada, kanepelere yumulduk. Yalnız öyle bir masa bizi karşıladı ki, inanın böylesini görmemiştim, hani derler bir kuş sütü eksik diye aynen öyleydi. Yetmediği gibi içerden de öyle kokular geliyordu ki anlatamam. Grup sabırsızdı herkes bir an önce sofraya yumulmak ve bu lezzetleri bir an önce tatma telaşındaydı ve o meşhur "haydi sofrayaaaa" cümlesiyle birlikte akbaba gibi masaya doluşan İonya, inanılmaz bir kabilyetle masada ne var ne yok silip süpürmeyi başardı. 2 saat sofradan kalmadan bir yandan tıkınıp, bir yandan muhabbete dalan kişilikler, şiştiklerini anladıkları anda köşelerine yavaş yavaş çekildiler. Çay servisi'de bir yandan devam etmekteydi.
Karınlarının tokluğuyla uyku moduna giren grupta, Ben , Erdem ve Çağrı'nın müthiş performansı ile herkesi canlı tutmayı başardık, her ne kadar bizi bi ara susturmaya çalışsalarda baskılar bizi yıldıramadı. Sonrasında Bülent'in haydi Tabu oynayalım demesiyle, 12 kişilik topluluk bir anda haremlik selamlık moduna geçerek, kız ve erkekler olarak 2'ye ayrıldı. Biz zannediyorduk ki maksat sadece oyun oynamak eğlenmek. Aman Allah'ım Tabu tabu olalı böyle çirkeflik, böyle şike böyle şaibe görmemiştir sayın seyirciler, her defasında 4 sayı öne geçerken, ne hikmetse pullar hep yanyana geliyordu, öyle bir hak yeniyorduki baskılara dayanamadık ve 6 sayı önde olduğumuz oyunu inanılmaz bir masa başı oyunu ile kaybettik. Bir yandan da sevgili bayanlar'ın gerçek yüzünü görüyorduk, adeta bir vahşi kaplan'a bürünmüş üzerimize saldırmayı bekler gibilerdi. Bu güzel oyunda "kadın'ın fendi, erkeği yendi" atasözüyle kapandı.
Biz yavaş yavaş kalkma planları yaparken, Doyuran çifti önümüze bir kez daha masa kurduki, herkes'in neredeyse karnı ağzındayken, çıkarılan yiyecekler hiç de hayır denecek cinsten değildi, zaten ayıptır söylemesi yaprak sarmalar daha günün erken saatlerinde 3'er 5'er ağıza tıkıldığı için neredeyse hiç kalmamıştı. Bir kez daha sofraya yumulan bizler kaltığımızda hepimiz küçük bir noel baba göbeği yapmış haldeydik. Bu güzel yemekleri için Doyuran çiftine ne kadar teşekkür etsek azdır, elinize belinize, kesenize sağlık. Keza kek, börek ve tramisu içinde Hülya, Çiğdem abla ve annem'e teşekkürü ayrı ayrı borç bilirim :)
Vakit kalkma saatini gösterirken sırayla wc'ye iştima veren İonya yavaş yavaş yola çıkmıştı, herşey çok güzel giderken yolda, diğer arabada bulunan arkadaşlarımızın atlattığı büyük kaza, canımızı biraz sıksada, hiçbirimizde bir sorun olmaması günü nazar boncuğu olarak sayıldı. Bu olay içinde büyük büyük geçmiş olsun dileklerimi sunmadan edemeyeceğim.
İşin özü bize bu güzel günü yaşatan sevgili Bülent ve Şule Doyuran çiftine, defalarca kez teşekkür edip, herşey için emeklerine sağlığı bir kez daha dile getirmeden edemeyeceğim. Sonsuz teşekkürler Sakarya.
Dip not: Şule gerçekten harika olmuşsun, hep böyle güzel insan :))))
TEŞEKKÜRLER İONYA, bir başka gezide görüşmek üzere, hepinizi seviyorum....
28 Aralık 2008 Pazar
Yok böyle güzel bir gün...
Gönderen Cimbakuka zaman: 22:29
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 "Minute":
Çok güzeldi...çok...
Yorum Gönder