Yazmayacaktım, uzak kalacaktım ama dün yaşadıklarımız buraya içimi dökmemle geçer sadece. Bir eğlence alanı düşünün bir festival alanı, elinde bayraklarla, yanında eşi ve çocuğu ile güneş'in biraz yüzünü gösterdiği hava'da, takım'ını şampiyonluk yolunda ki önemli bir maçta desteklemek isteyen 10.000 kişi'nin sokaklara döküldüğünü. Bu bir miting değil, bir gösteride değil, bu aşk'ın başka bir yansıması sadece.
Takım geliyor 3000 meşaleyle görülmemiş bir sevgi seli yaşanıyor Beşiktaş semtinde, heryer alev alev yanıyor aşk'tan, herkes çıldırmış bir şekilde Rio Karnavalını'na taş çıakrtır cinsten eğleniyor, takım'ının otobüsünü mabede kadar uğurlamak için önünde arkasında konvoy yapıyor ve şarkılarla bestelerle eğlenerek yürüyor.
Buraya kadar olan herşey mükemmel, ama Gazi mahallesinde yaşanan olaylar, Kürdistan mitinglerinde yapılan sloganlarda bile g*tü yemeyen çevik kuvvet, çocuk dinlemeden, yaşlı genç dinlemeden, insanların üzerine biber gazı sıkıyor, yetmiyor jopluyor, yetmiyor tazyikli su sıkıyor, gaz'dan bunalanlar yerlerde, su'dan etkilenenler havada uçuşuyor. Dışardan gören biri bunu savaş zanneder. Ey bizim emniyetimizi korumakla görevli, Emniyet Müdürleri bu'mudur sizin işiniz? Üzerinizdeki mavi'ler mi erkekliğinizin sembolü? Orantısız güç güç değildir mantığı. Size beddualarım çok büyük, umarım bir gün o joplar gazlar çoluklarınız çocuklarınızın kafasında patlar.
155- Polis İmdat değil, 155- İmdat Polis... Hiç birinize benim vergimle benim harcımla kazandığınız paraları helal etmiyorum....
Bu konuyla ilgili Haberturk Gazetesi yazarı Erdoğan Aktaş'ın yazısı her şeyi anlatıyor zaten...
Güneşli, güzel bir Cumartesi günü. İstanbul’un en güzel yerlerinden Barbaros Bulvarı, düğün yeri gibi. Kadın, çoluk çocuk, siyah beyaz giyinmiş, elde meşaleler herkes aşkını bekliyor. ‘Beşiktaşkı’. Randevu oraya verilmiş haftalar öncesinden. Herkes heyecanlı, herkes kıpır kıpır. Onbinlerce sevdalı yollara dökülmüş.
Kabul etmeli ki, siyahla beyaz arasındaki çizgi, otobüsle stada gitmeye çalışan Beşiktaş kafilesi için birbirine girmiş. Sevginin aşırısı, biraz panik, biraz da bunaltı yaratmış. Fakat sokaklara taşan duygu, zaten abartının kendisi değil midir? Adı üzerinde eğlence. Takım karşılanıyor, sonra tribüne gidecek herkes. Eğlence orada devam edecek.
Fakat bu arada saatler geçiyor. Binlerce polis daraldıkça, daralıyor. Sinirler geriliyor ve ortalık karışıyor. Bir bahaneyle çevik kuvvet, kalabalığın içine kontrolsüz olarak giriveriyor. Neden? Sevgisini sözüm ona kontrolsüz olarak gösteren insanları hizaya sokacak. Yani bir duyguyu, bir sevdayı, bir tutkuyu, aşkı sokaklara dökmüş insanlara, kontrolsüz olarak müdahale etmeye başlıyor polis. Coplar inip kalkıyor. Yetmiyor, gaz bombaları havada uçuşuyor. Eğlenceye gelmiş insanların, kadın çoluk çocuk demeden kafası patlatılıyor, Yetmiyor, panzerlerden tazyikli su sıkılıyor. “Durun ne yapıyorsunuz?” diye bağıran çocuk, basınçlı suyla yerlere yıkılıyor. Neden? Çünkü üzerinde siyah beyaz forma var.
Kasklı, kalkanlı, silahlı, gaz bombalı çok sayıda polis, hırsını, hıncını alamıyor, önüne gelene vuruyor. Sanki taraftar değil, terörist bir grup. Sanki stada gidenler, büyük bir aşkın, Beşiktaşk’ın tutkunları değil, düşman ülkenin silahlı kuvvetleri. Saldır! Dağıt! Vur! Kır! Parçala! Vur ki, bir daha yapmasınlar. Parçala ki, bir daha stada, gelmesinler. Dağıt ki, bir daha sevmesinler. Üstelik bakıyorum, bu olayı yorumlayanlar, “E canım Beşiktaş taraftarı da çok abarttı” diyiveriyorlar. Ya da “Bu kadar da aşırı bir sevgi olmaz ki” diyenler çıkıyor.
Yani tüm suç taraftarda. Hepsi suçlu. Hepsi vatan haini. Ama kimse polisin tavrını sorgulamıyor, eleştirmiyor, tartışmıyor. Biliyorum ki,şimdi bazılara çıkıp, beni fanatikleri savunmakla suçlayacak. Duygusal davrandığımı düşünecek. Fakat olayların başladığı noktada gazeteci arkadaşlarımın anlattıkları ortada.
Görüntüler her şeyi anlatıyor. Gerçekten bazıları aşırı tepkide bulunmuş olabilir. Peki bu onbinlerce insanı cezalandırmayı mı gerektirir? Niçin kimse bunu sormuyor? Önüne gelene vuran kontrolsüz güç niye sorgulanmıyor? Niçin kimse, “Yahu futbol taraftarına bunu yapan, daha önemli olaylarda ne yapar?” diye sormuyor? “Polis kontrolden çıkarsa, ne kadar güç olabilir?” diye niçin kimse sormuyor, düşünmüyor, tartışmıyor? İnanılır gibi değil. Polisin görevi, gerçek suçluları bulup etkisiz hale getirmek ve adalete teslim etmek değil mi? Bir kalabalığın her unsuruna suçlu, terörist muamelesi yapan polisin bu işte hiç mi suçu yok. O attıkları gaz bombaları, sadece olay çıkaranları mı etkiledi?
Peki ya çevredeki esnaf, çocuklar, kadınlar? Onların suçu neydi? Sonra da taraftar tribüne girdi ve tepkisini orada gösterdi. Binlerce kişi şöyle bağırdı; “Taraftarız biz, terörist değil!” Herkesi bu konuyu düşünmeye davet ederken soruyorum, “Taraftara terörist muamelesi yapanlar, Türk futbolunu terörize etmiyor mu?” "Ben en çok da neye üzüldüm biliyor musunuz ?.. Bu olayların hemen ardından, Polis Haftası nedeniyle İnönü Stadı'nda maç öncesinde yapılan resmi geçitteki polis üniformalı minik yavrular "Neden polise böyle kötü tezahürat yapılıyor ?" diye düşünmüşlerdir.
Polisimizi topluma 7'den 70'e böyle mi sevdireceğiz, Sayın Celalettin Cerrah ?
5 Nisan 2009 Pazar
Biz Terörist Değiliz!!!
Gönderen Cimbakuka zaman: 23:18
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 "Minute":
Vatandaşını korusun diye örgütlediğimiz polis, can ve mal güvenliğimize kast edenler karşısında kuzu, aciz vatandaşı karşısında kaplan kesiliveriyor.
Bu durum ne zaman değişecek merak ediyorum?
Dün orda olanları anlamak mümkün değil. Hele gerisinden gelen resmi açıklama felaket.
Polis kendine elbet bir gün çeki düzen verecek de umarım ben görürüm...
güç yetene uygulanırmış cimbakuka...
ancak size yetmiş işte...
Bakın, ısrarla yazıyorum, yazacağım da.
O polisi savunanlara da mail gönderdim.
Yer Beşiktaş meydanı, stada yaklaşık 500 metre mesafe.
500 metrelik yolun 470 metresi duvarlar ile örülmüş, koridor şeklinde bir yol.
Çevreye zarar vereceğim deseniz, veremezsiniz. Bir tarafınız Dolmabahçe Sarayı'nın duvarı, bir tarafınız Swissotel-Askeriye duvarı.
O yolda insanları yürütmek dünyanın en kolay işidir. Yürümekten başka bir şey yapamazlar. Ağaçları mı kesebilirler? Duvar taşlarını mı sökebilirler? Zaten bir taşkınlık yapsanız etrafınız asker kaynıyor, direk onlar devreye girer.
O kalan 30 metrelik yol da her hafta önünden geçtiğimiz, alışveriş yaptığımız esnaf, kimse onlara bir şey yapmaz.
İnsanlar meşalelerini yakmış, takım gitmiş, organizasyon bitmiş, bırakın o yoldan yürüsünler maça girsinler.
Ama polis durur mu, illa varlığını belli edecek, illa insanları tedirgin edecek, tehdit edecek.
Sana 2-3 tane sarhoş, terbiyesiz, it-kopuk nasıl adlandırırsanız adlandırın, durup dururken saldırmış olabilir.
İki dakika izlemeye alırsın, iki dakika sonra girersin koluna alırsın, götürürsün merkeze.
İki tane alkolün etkisinde kendini bilmez sana sataştı diye binlerce adama biber gazı sıkamazsın.
Bir tane polis rüşvet aldı diye tüm polisler rüşvet cezası mı alsın?
10 tane polis suç örgütü kurdu diye tüm polisler suç örgütü kurmaktan içeri mi atılsın?
Her kim ki suç olan bir eylem yapar, o cezalandırılır.
Zaten size insanların zerre güveni olsa, o sataşanları ellerimizle biz teslim ederiz.
O elinizdeki Glade Oda Parfümü değil.
Ben yerlerde çırpınan insanlar gördüm.
Nefes alamayan yaşlılar gördüm.
Ve bu nasıl bir nefrettir ki, herkes kaçmış, ortalıkta sadece ben ve yerde yatan gençten bir arkadaş kalmış, onu kaldırırken gelip beni biber gazı sıkmak ile tehdit edersiniz. Hiç bir hakaret etmeden "siz kimin emniyetisiniz? sizin çoluğunuz çocuğunuz yok mu? onlara sıksalar ne yaparsınız?" dedim diye benim kolumdan çekirip götürmeye çalışırsınız?
Çıkın açıklayın, müdürünüz kimse, amiriniz kimse.
Beşiktaş taraftarı Cumartesi akşamı copuyla adalet sağlayacağını sanan işgüzar ve "provakatör" memurlarınız hariç kimi, neyi tehdit etmiştir de onlara biber gazı sıktınız? Bir tane vatandaş mı taciz edilmiş? Bir esnafın dükkanı mı yağmalanmış? Bir rakip taraftarı mı tartaklanmış? Ne yapmış Beşiktaş taraftarı?
Polisi savunan embesil basın.
1 mayıs olaylarında memurlara biber gazı sıkıldı diye ortalığı ayağa kaldırdınız.
Dengesiz güç, bir ton haber yaptınız.
Ne farkım var ben 1 mayıs memurundan?
Soygun mu yapmışım? Adam mı öldürmüşüm?
Maça gitmeye çalışan, vergisini veren, kanunlara saygılı, insanca yaşama hayali kuran bir vatandaşım.
O maça girerken bile size vergi veriyorum.
1 mayıs memuruna sıkınca biber gazını Polis "yuh, dengesiz güç kullandın, biber gazı insanlık suçu"
Bize sıkılınca "helal olsun polise".
Güle oynaya, size vergi getirecek bir organizasyona giderken, bir gram taşkınlık, bir gram serserilik yapmamışken bir anda biber gazı yemişim.
Yetmemiş, provokatör damgası yemişim.
Lig TV'nin yayın müdürü, her kimsen:
Erman'ın ağzını silin; salyaları akmaya başladı.
Ne diyim ki kanka yaşadıklarımızı görmeden kimseye anlatamayız biz derdimizi ama bu aşkı silemezler kalbimizden...
Ve silemezler içimizdeki polis kuvvetlerine olan kızgınlığımızı...
yazık ya
yazık gerçekten çok yazık...işte kopuş, güvensizlik, endişe, kaygı hepsi böyle başlıyor ve böylesi tavırlardan sonra insanlardan birlik olması, birbire destek vermesi bekleniyor...
yok artık ya bu kadar da olmaz,ne bu insanların suçu bjk li olup sevinmekmi?
Yorum Gönder