14 Ocak 2009 Çarşamba

İyiki doğdun Mavi Gözlü Dev'im..




Senin şiirlerinle büyüdük biz üstad, senin hikayenle...

Hep memleket hasretiyle yaşarttın gözlerimizi, o nasıl bir sevgiydi... Yaşarken, kendi ülkenden sürgün yemek nasıl birşeydi... Birşeye aşık olup da, uzaktan böylesine deli gibi tutkulu olmayı öğrendik senden, sevmeyi öğrendik...

Sol tarafımız sensiz biraz daha acıyor bu aralar, kemiklerini sızlatmaya çalışıyorlar aldırma, uzakta olsanda seni hep yüreğimizle seveceğiz üstad...

İyiki doğdun Selanik'lim, iyi doğdun Mavi Gözlü Dev'im...

Nazım Hikmet RAN


15 Ocak 1902 - .........




"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ...

NAZIM HİKMET RAN

11 "Minute":

Pilli Petro dedi ki...

vatan haini denilipte yakışmayan dillerde şiirleri telafuz ediliyor !

bizim ülkemizde adamların değeri ölünce bi nebze anlaşılıyor. kör ölür badem gözlü dedikleri bu olsa gerek !

Cimbakuka dedi ki...

Vatanı! ona vatandaşlığını 58 yıl sonra geri verdi, sırf çıkar uğruna, peki ya haketmeyenlerden ne zaman alacak?

Pilli Petro dedi ki...

bana kalsa hemen alsın ama bu ülkede bürokrasi ağır işliyo üstelik insanların kafaları geç basıyo :)

düşüp bi yerleri kanamadan düşme tehlikesini göremiyorlar ve biz onlarla aynı havayı soluyoruz ne acı :(

efsa dedi ki...

keşke daha erken tanıyabileceğim insanlardan biri olssaydı demişim yazılarına, hayat hikayesine, özel yaşamına bakarak.
2 gün önce idi sanırım istanbulda bir anma gecesi düzenendi.
Birde en son mecliste ismi bir caddeye verilmesi hususunda kabul gören bir yasa tasarısı vardı. tabiki AKP nin muhalefetine karşı kabul edildiğini okumuştum.

YALNIZLIK OKULU dedi ki...

Biz sevmeyi ondan öğrendik...Vatanı toprağı , aşkı...Varsın onada bizede hain desinler... içimizdeki kızıl kanla yaşadığımız sürece...Yıldızlara hayatı götüreceğiz...

beenmaya dedi ki...

değer bilmez hallerimizin en güzel örneğidir nazım hikmet ne yazık ki...

foodbynil dedi ki...

Sağlık Güzellik
Ekart Bölümü
Oyun Hileleri
Oyun İndir
Puzzle Oyunlar
Canlı Radyolar

Özlü Sözler
Kandil Mesajları
Bayram Mesajları
Yeniyıl Mesajları
Sevgililer Günü
Anneler Günü

HASRET
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.

Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.

Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.

Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
NAZIM HİKMET RAN

susuyorum söylenecek bişey yok artık:(

Evren dedi ki...

Aslında birşey yazmıyayım diyordum Nazım'a ilişkin. Hele de duyunca inanmayan dillerden döküldüğünü şiirlerinin-düşüncelerinin, yanına sahte gözyaşları eklenmiş hallerini görünce o insanların, dayanmıyordu yüreğim. Oysa küçücük bir çocuktum ilk duyduğumda mısralarını. Pazar mıydı ayrımına varamam ama babamla parktaydık. Güneşli bir gündü. Babam gökyüzüne baktı. "Bugün pazar. Bugün ilk defa beni güneşe çıkardılar" dedi. İçime işledi. Ne zaman bir sevda yaksa yüreğimi babamın sesi gelir kulağıma ve seslenir bana Nazım'ın yüreğinden:
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte

Saygıyla...

Cimbakuka dedi ki...

Nazım Hikmet'in Atatürk'e Mektubu

Türk Ordusunu "isyana teşvik" ettiğim iddiasıyla "onbeşyıl ağır hapis"cezası giydim.Şimdi de Türk Donanmasını "isyana"teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum.
Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum

Askeri isyana teşvik etmedim.
Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamleyi anlayabilen bir kafam,yurdumu seven bir yüreğim var.

Askeri isyana teşvik etmedim.
Yurdumun ve senin karşında alnım açıktır.
Yüksek askeri makamlar,devlet ve adalet,küçük, bürokrat gizli rejim düşmanlarınca aldatılıyorlar.

Askeri isyana teşvik etmedim.
Deli,serseri,mürteci,satılmış,inkılap ve yurt haini değilim ki bunu bir an olsun düşünebileyim.

Askeri isyana teşvik etmedim.
Senin eserine ve sana,aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim.Sırtıma yüklenen ve yükletilebilecek
hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirim.
Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim.

Bağışla beni.Seni bir an kendimle meşgul ettimse,alnıma vurulmak istenen bu "inkılap askerini isyana teşvik" damgasını ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır.
Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin.
Kemalizm'den ve senden adalet istiyorum.
Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki suçsuzum.


Nazım HİKMET




Nazım Hikmet bu mektubunu Dolmabahçe Sarayında yatan Atatürk'e postayla gönderebilmek için,annesinin ya da Piraye'nin gelmesini bekliyordu ki, 17 ağustos 1938 günüHaluk Şahsuvaroğlu, ona İstanbul'a gideceğini,kitap falan istiyorsa getirebileceğini,postaya atılacak mektubu varsa atabileceğini söylemiş.Nazım Hikmet kendisini Erkin gemisinde kapatıldığı ayakyolundan kurtaran güverteye çıkıp hava almasını sağlayan Piraye'nin ailesi Altunizadeler'e komşu bir ailenin çocuğu olan bu genç subay'ın insanlığına güven duyuyordu.Atatürk'e yazdığı mektubu postaya atıp atamayacağını sordu.Olumlu yanıt alınca içini okuyabilmesi için kapatmadığı zarfı ona verdi.

Haluk Şahsuvaroğlu tarihsel değeri olduğuna inandığı bu mektubu,bir kopyasını çıkardıktan sonra postaya attı. General Ali Fuat Cebesoy'un(Nazım Hikmet'in dayısı) verdiği bilgiye göre, mektup,Dolmabahçe Sarayına gelmiş.Özel kalem de kayda geçmiş,Atatürk'ün yanına girip çıkabilenlerden İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya teslim edilmiş,ama hiçbir uygun zaman bulunarak Atatürk'e okunamamıştır. General Ali Fuat Cebesoy ne zaman Atatürk'ün yanına yaklaşmak istemişse, Şükrü Kaya onu "-şimdi vakti değil","-bugün uygun olmaz","hastalığı ağırlaştı"gibi sözlerle engellemiş. mektup adresine hiç ulaşamamıştır...!

Tüli dedi ki...

Davet

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak.
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim.

YALNIZLIK OKULU dedi ki...

burak şu son yazdığın yorumu yorumdan çıkarıp bir post yapsana kardeşim...burda belki kaçıra bilir insanlar ama ordan birileri okusun bari....

Yorum Gönder

Boş İş Bunlar