23 Şubat 2009 Pazartesi

Yüzsüzlüğün bu kadarı...

Pes diyorum. Bunca suçlamalar batağında olan deniz feneri derneği hakkında hala bir açıklama, bir suç duyurusu yapılmamış ülkemde üstüne birde bu insanları konuşturma yetkisi veriliyor ya daha ne diyeyimki.

Kendini hala ailelere adadığını ima eden bu fener söndü grubu Sn. Deniz Baykal'a bir cevap niteliğinde açıklama yayınlamış.

Ey sorarım size, nerede bu paralar yayınlayın? Dosya neden hala gelmedi Türkiyeye açıklayın? Benim paramla kurduğunuz kanal'ın, gazete'nin nasıl kurulduğunu kanıtlayın!

Dürtülüyoruz ey halkım unutma bizi...


Deniz Fenerinden yapılan o açıklama;

Sayın Deniz BAYKAL

(CHP Genel Başkanı)

Sayın Baykal, 17 Şubat 2009 tarihinde partinizin grup toplantısında yaptığınız konuşmada derneğimize yönelik ağır suçlamalarla, haksız ithamlarda bulundunuz, “sahtekârlar” dediniz. Bu milletin desteğiyle yüz binlerce aileye yardım ulaştıran bir kurumu incitenler kervanına siz de katıldınız.

Aylardan beri Deniz Feneri adını, neredeyse gittiğiniz her ortamda, doğru bilgilere dayanmadan, özensiz ve hakaret içeren sözlerle andınız.

Derneğimiz herhangi bir siyasi parti ile muhatap olmak ve siyasallaşmak istemediğinden bugüne kadar size doğrudan cevap vermedik. Ancak siz meclis grubunuzdaki son konuşmanızla bizi bu açıklamayı yapmak zorunda bıraktınız.

Almanya’daki Deniz Feneri e.V’nin ayrı bir tüzel kişilik olduğunu defalarca internet sitemizde duyurduk, basına bildirdik, radyo, televizyon ve gazete röportajlarında ifade ettik. Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nin ayrı bir kuruluş olduğunu bilmediğinizi düşünemiyoruz.

Derneğimiz hakkında açılmış bir dava yoktur. Bizimle ilgili verilmiş bir hüküm yoktur.
Almanya’daki Deniz Feneri e.V davası devam ederken bize yönelik bir suçlama da olmamıştır. Sadece söz konusu kuruluşun derneğimize banka havalesi yoluyla 7 milyon Euro bağış yaptığı dile getirilmiştir.

Biz de Almanya’daki hukuki süreç başladığı günden itibaren oradan derneğimize -tamamı banka üzerinden olmak üzere- belirtilen miktarda bağışın geldiğini kamuoyu ile paylaştık.
“Hakkında kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan kişi ve kurumların suçlanamayacağı” genel hukuk ilkesini, -bir hukukçu olarak- siz de bilirsiniz.

Derneğimizden bahsederken, “sahtekârlar” diye tanımlamanızı gerektirecek hangi bilgilere sahipsiniz? Hakkımızda verilmiş bir hüküm var da biz mi haberdar değiliz?

Biz 10 yıldan beri yetimlerin, dulların, yaşlı ve çaresiz vatandaşlarımızın hamiliğini yapmaya çalışıyoruz. Onlar için neler yaptığımızı yedi düvel bilir. Hatta seçmenlerinizin arasında da derneğimizden destek almış yurttaşlarımız mutlaka vardır. Küçük bir araştırma ile bu bilgileri siz de edinebilirsiniz.

Deniz Feneri Derneği’ne sağlanmış özel bir vergi muafiyeti yoktur. Derneğimizle mukayese ettiğiniz diğer dernek ve vakıfların ödediği bütün vergileri Deniz Feneri Derneği de ödemektedir. Derneğimiz, aynı statüde bulunan diğer dernek ve vakıfların tabi olduğu kanunlar ve yönetmeliklere göre faaliyet göstermektedir.

Danışmanlarınızın “Gıda Bankacılığı” konusunu araştırıp size sunmasında yarar görüyoruz. Bu uygulama Deniz Feneri için bir ayrıcalık değildir. Herhangi bir dernek ya da vakfın yararlanabileceği, yoksullar lehine yapılmış bir düzenlemedir. Mehmetçik Vakfı ve yardım amaçlı tüm sivil toplum örgütleri de tüzüklerinde/senetlerinde “ihtiyaç sahiplerine gıda yardımı yapar” ibaresi bulunmak kaydıyla “gıda bankacılığı” uygulamasının içinde yer alabilir.

Deniz Feneri Derneği olarak geride bıraktığımız 10 hizmet yılında yüz binlerce aileye destek verdik, umut olduk. Yardım yaparken din, dil, ırk, etnik özellik farklılıklarını asla dikkate almadık. Yardım yaparken sadece “ihtiyaç sahibi olma” kriterini gözettik.

Derneğimiz 10 yıldan bu yana sağlam bir kayıt düzeni, izlenebilirlik ve şeffaflık esasına göre çalışmaktadır. Bugüne kadar gerek resmi mercilerin, gerekse bağımsız kuruluşların yapmış olduğu denetimlerde herhangi bir usulsüzlük ya da uygunsuzluk tespit edilmemiştir.
Deniz Feneri Derneği milletimizin iftihar vesilesidir. Milyonlarca hayırsever, iyiliklerinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında derneğimizi bir iyilik köprüsü olarak tercih etmektedir. Derneğimiz dünyanın dört bir yanında bayrağımızı onurla taşımış, Türkiye’nin itibarının yükselmesinde ciddi katkıları olmuştur.

Deniz Feneri ile birlikte Türk Kızılayı ve diğer yardım kuruluşlarımızın özellikle 2005 yılından itibaren yurt dışında yaptıkları yardım çalışmaları, ülkemizi “yardım alan” ülke olarak görünmekten çıkarıp, “yardım yapan ülkeler” grubuna taşımıştır.


Sayın Baykal,

Özellikle Eylül 2008 tarihinden sonraki gezi, toplantı, basın açıklaması ve demeç gibi çeşitli çalışmalarınızda, siyasi muhataplarınızla yürüttüğünüz mücadelede derneğimizin adını yolsuzluklarla beraber telaffuz ettiğinizi görmekteyiz.

Ana muhalefet lideri olarak elbette ülkemizin her türlü sorunu hakkında görüşünüz sorulacak siz de fikirlerinizi kamuoyumuzla paylaşacaksınız. Ancak derneğimizle ilgili yaptığınız yorumlarda ciddi yanlış ve eksikler olduğunu –sizin adınıza üzüntü ile- ifade etmek durumundayız.

Derneğimiz, sayıları 500’ü bulan “kamu yararına çalışan” kuruluşlardan biridir.
Ak Parti ile Derneğimiz arasında özel bir yakınlık iddia ediyor ve hükümet tarafından özel olarak korunduğumuzu dile getiriyorsunuz. Derneğimizin siyasi bir yönü asla yoktur. Yardım yaparken hiçbir ailenin siyasi yönünü merak etmeyiz, araştırmayız, dolayısıyla bilmeyiz.
Ayrıca bağışçılarımız da tam bir Türkiye profili oluşturmaktadır.

Önceki hükümetler döneminde de göz kamaştırıcı, başarılı çok sayıda projeye imza atan derneğimiz geniş kitlelerin gönlünde taht kurmayı başarmıştır. Siyasi yönümüz bulunmadığı için bütün hükümetlerin ilgili bakanlıkları ve kamu kurumları ile doğru ve sağlıklı iletişim kurduk, takdir aldık.

Deniz Feneri hakkında TBMM çatısı altında kullandığınız “sahtekârlar” nitelemesi bütün Deniz Feneri ailesini derinden yaralamıştır. Bu suçlamayı hak edecek her hangi bir şey yapmadık.
Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt ve Atatürk’ün kurduğu bir partinin genel başkanı sıfatınızla birlikte, ana muhalefet partisi lideri ve bir hukukçu olarak şahsınızın ve parti yetkililerinizin, Türkiye Deniz Feneri Derneği hakkında yürüttüğünüz kampanyadan, hakaret içeren sözlerden, ağır ithamlardan dönmenizi, iyilik ve yardımlaşma hususlarında halkımızın gönlünde oluşan ağır tahribatı telafi edecek insaflı, adil ve doğru beyanlarınızı bekliyoruz.

Biz sivil ve sadece “insani yardım”a odaklanmış bir yardım kuruluşuyuz.

Biz, güçsüz vatandaşlarımızın, öksüz yavrularımızın, dul analarımızın dualarının gücüyle 10 yıldır sürdürdüğümüz şerefli hizmete devam edeceğiz. Yardımlarının azalmasına, hatta tamamen kesilmesine sebep olduğunuz gönlü kırık insanların kötü dileklerinin kapsama alanına girmenizden endişe ederiz.

Siz ve partiniz kendinize siyasi rakipler bulmalısınız. Siyasi mücadelenizi, siyaset dışı kuruluşlar üzerinden değil, doğrudan siyasi rakiplerinizle sürdürmelisiniz.

Altı aydan beri mahallenin yetimine sille atmakta, hatanızı görüp dönmek yerine yanlışta ısrar etmektesiniz. Bunun büyük bir hata olduğunu yoksul ve mağdur insanlarımız adına önemle hatırlatırız.

Saygılarımızla.
Deniz Feneri Derneği Yönetim Kurulu

yazık çok yazık...

-----------------------------------------------------------------------------------------------
Dosya bize gelene kadar Fener’in delilleri karardı!

Deniz Feneri e.V davasının dosyası 169 gün sonra Türkiye’ye geldi

VATAN HABER MERKEZİ


Ancak bu sürede şirketlerin içinin boşaltılıp bağış parasıyla alınan geminin satılması dellilerin karartıldığı endişesini doğurdu

Frankfurt Main Savcılığı tarafından Deniz Feneri e.V hakkında açılan davada, Almanya’da yardım adı altında toplanan paranın, amaç dışı kullanıldığı, Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği ile Kanal 7’nin de bulunduğu çeşitli firma ve kişilere aktarıldığı iddia ediliyordu. Savcılık toplanan 41 milyon euro’nun 18 milyonunun kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye yollandığını da ileri sürdü. 17 Eylül 2008’de sonuçlanan davanın dosyası henüz Ankara’ya ulaştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 3000 sayfalık belgeden oluşan Deniz Feneri dosyasının Almanca’dan çevirisinin tamamlanmasının ardından davaya ilişkin somut adımların atacak ve iddiaları araştıracak. Ancak şimdi de delillerin akıbeti tartışma konusu oldu. VATAN, dağıtılmayan yardımlardan sahte vekaletname düzenlenmesine kadar bir çok delili ortaya çıkarmıştı. Şimdi merak edilen bu delillerin ortadan kaybolup kaybolmadığı. İşte 6 ay içinde Türkiye’de yaşanan ve soruşturmayı etkileyecek operasyonlar:

Kanal 7 küçültüldü

Kanal 7’nin sahibi olan Yeni Dünya A.Ş., geçen yılın ortasında ilginç bir operasyona tabi tutuldu. Ağustos 2008’de 14.6 milyon TL’lik sermayesini sürpriz biçimde ’400 bin TL’ye indirildi. Aynı gün şirket bölünerek bir kısmı Hayat Görsel Yayıncılık A.Ş.’ye devredildi. Hayat Görsel Yayıncılık A.Ş.,’nin Yönetim Kurulu’nda da kurulu da tıpkı bir önceki şirket gibi Karaman, Çelik ve Karahan’dan oluşuyor (Hayat A.Ş. ise isim değiştirmiş bir şirket. İlk adı Yeni Pasifik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Eski ortakları da RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Deniz Feneri Ankara Temsilcisi Mevlüt Koca). Zekeriya Karaman, Zaman’da yayınlanan röportajda, “Kanal 7’nin mevcut şirketi bölünerek başka bir şirketle birleşiyor. Yani mevcut mal varlığının önemli bir kısmını biz başka bir şirkete aktarıyoruz. Hayat Görsel A.Ş.ye yayın çalışmalarımızı o şirket üzerinde devam ettireceğiz. O şirkette başka ortaklarımız da var” demişti

Online bağlantı vardı

İddianamede, Deniz Feneri e.V’nin gayri resmi muhasebesinin Kanal 7 ile bağlantılı olduğu ileri sürüldü. Muhasebeci Firdevsi Ermiş, “Kayıtlar, Almanya Deniz Feneri’nin bilgisayarında yok. 2005 sonlarından bu yana Türkiye’de Kanal 7’de bulunan bir server’da kaydedilmiş. Ancak online yoluyla ulaşılabiliyor” demişti. Bu ifade yaklaşık bir yıl önce alındı. Ancak Türkiye’deki soruşturma hızlı yürümediği için bu olayla ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşmak neredeyse imkansız hale geldi. Bu tür donanımların istendiğinde değiştirilebildiği ve yok edilebildiği biliniyor.

3’üncü katın sırrı

Alman makamlarına göre, Türkiye’ye gelen paraların teslim edildiği yer olarak Defterdar Mahallesi Ortaklar Caddesi No:60 Eyüp’tü.. Sanık Mustafa Taşkan bu konuda “2004 yılı Kasım ayında Türkiye’ye gittiğimde Zekeriya Karaman’a 200 bin Euro götürdüm. Kendisine bu parayı, İstanbul’da, bürosunun bulunduğu Kanal 7’nin de aynı yerde olduğu, 3. katta verdim. Parayı verdiğimde yanımızda kimse yoktu. Parayı, beyaz renkli bir zarfın içinde eline verdim” demişti. İddianamede sanık Firdevsi Ermiş bavul dolusu makbuzu yine 3. kattan aldığını itiraf ediyor: “Yardım alındı makbuzları Türkiye’de düzenlendi. Bizzat kendim bir bavul dolusu ” Alındı Makbuzu “ nu Almanya’ya getirdim. Hepsinde tarih ve meblağ yerleri boş bırakılmıştı. Bunları İstanbul’da Kanal 7’nin binasında, 3. katta Harun Kapıyoldaş’tan teslim aldım.” Burada aylar sonra yapılacak incelemenin ne kadar sağlıklı sonuç vereceği merakla bekleniyor.

Gemi acilen satıldı

İddianameye göre, Letonya’dan 1 milyon 114 bin 285 euro’ya alınan “Baltic Kristina” adlı gemi için ödemeler Deniz Feneri e.V.’nin parasıyla yapıldı. Mehmet Gürhan’ın talimatıyla Türkiye’deki Haliç Deniz’den de para gönderilmiş gibi gösteriliyor. Şirkette arka arkaya iki hisse operasyonu yapıldı ve 15 ay içinde şirket iki kez el değiştirdi. Önce Ventouris adlı Yunan şirketine satıldı. Adı da “Badis” olarak değiştirildi. 2007 Aralık ayında tekrar el değiştirerek ’Rigel’adını aldı. Bu kez gemiyi satın alan firma Saphir Marine adlı bir başka Yunan şirketiydi.

Şirketin içi boşaltıldı

Mehmet Gürhan Almanya’da tutuklanınca İstanbul 10.Noterliğinden sahte bir genel vekaletname çıkarttı ve Türkiye’deki tüm şirketlerindeki hisselerinin satılması için Kanal 7 Yöneticisi Zekeriya Karaman’ı yetkili kıldı. VATAN bu olayı ortaya çıkardı, Noter sanık oldu. Ancak bu şekilde çok sayıda şirketin içi boşaltıldı.


BAKAN ŞAHİN: Yargı organları gereğini yapacak

Dün Alman Adalet Bakanı Brigitte Zypries ile Ortaköy’deki Four Seasons Otel’de bir araya gelen Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, basına kapalı gerçekleşen 3 saatlik görüşme sonrası “Dosya bu akşam (dün) saatlerinde bir kurye ile Dışişleri Bakanlığı’na gelir. Yarın (bugün) sabah Adalet Bakanlığı olarak biz alır büyük bir ihtimalle Ankara Başsavcılığı’na dosyayı intikal ettiririz” dedi. Şahin, davasya ilişkin şu açıklamayı da yaptı: “Ucu kime dokunursa dokunsun, eğer bir suç işlenmişse, bu suçun işlendiğine dair bilgiler, belgeler varsa yargı organlarımız gerekeni yapacaktır. Bu bir yargı sürecidir. Ben böylesine bir yargı sürecinin siyasi polemik konusu yapılmasından, ‘Bu seçim Deniz Feneri seçimi olacaktır’ denmesinden rahatsızım. En azından bir hukukçu olarak rahatsızım.”

“DENİZ FENERİ” DOSYASI 169 GÜN SONRA TÜRKİYE’DE

Nisan 2007: Almanya’da Deniz Feneri e.V’ye yönelik ilk baskınlar yapıldı. 1 yıl içinde sorşturmalar tamamlanıp iddaname yazıldı.

17 Eylül 2008: Almanya’daki Deniz Feneri e.V davası sonuçlandı.

8 Eylül 2008: Türkiye, aylardır tartıştığı Almanya’daki Deniz Feneri yolsuzluğu ile ilgili soruşturma açılması için 8 Eylül’de İşçi Partisi tarafından suç duyurusunda bulunulmasını bekledi.

19 Eylül 2008: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Deniz Feneri soruşturmasını yürütmekle Basın Savcısı Nadi Türkaslan’ı görevlendirdi. Ankara Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, 22 Eylül’de yaptığı açıklamada, soruşturmanın rutin olduğunu, gerekirse Almanya’dan dosyanın istenebileceğini açıkladı. Bakan Şahin ise böyle bir başvuruyu hemen işleme koyacaklarını söyledi.

24 Eylül 2008: Başsavcı Boyrazoğlu, 24 Eylül’de yaptığı açıklamada Almanya’dan dosya geldikten sonra soruşturmanın Ankara’da devam edip etmeyeceğine karar vereceklerini söyleyerek, soruşturmanın uzayabileceği işareti verdi.

26 Eylül 2008: Başsavcılığın beklenen başvurusu 26 Eylül’de geldi. Başsavcılık, Adalet Bakanlığı’na bir yazı göndererek, soruşturma dosyası ve mahkeme kararının Almanya’dan istenmesini talep etti. Başvuru için Almanca bir dosya hazırlandığı öğrenildi.

6 Ekim 2008: Adalet Bakanı Şahin, 6 Ekim’de, Ankara Başsavcılığı’nın talebi doğrultusunda Almanya’daki Deniz Feneri davasının dosyası ve mahkeme kararının istenmesi için Frankfurt Başkonsolosluğu’na yazının gönderildiğini açıkladı. Bu yazı resmi yazışmaların tabi olduğu usül gereği APS (Acele Posta Servisi) ile gönderildi.

16 Ekim 2008: Şahin, Türkiye’nin dosya talebine ilişkin evrakın, 16 Ekim’de Alman makamlarına ulaştığını açıkladı.

21 Ekim 2008: Kamuoyunun baskısı nedeniyle Adalet Bakanlığı, 21 Ekim’de “süreci hızlandırmak” için Dışişleri Bakanlığı ile Frankfurt Başkonsolosluğu’na faks gönderdi.

23 Şubat 2009: Buna rağmen dosya Savcılığa suç duyurusunda bulunulmasından ancak 169 gün sonra Dışişleri Bakanlığı’na gönderildi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------

VAKİT'den pes dedirten manşet!


VAKİT gazetesi, Deniz Feneri davasıyla ilgili bakın nasıl bir iddiada bulundu.

Vakit Gazetesi bugünkü manşetinde öyle bir iddiada bulundu ki bu kadarına da pes dedirtti.

DENİZ FENERİ ERGENEKON İCADI

Almanya'daki Deniz Feneri e.V davasına ilişkin dosya, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaştı. Adalet Bakanlığı'nca görevlendirilen iki kurye, dün saat 09.45'te, Almanya'dan gelen dava dosyasını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na getirdi.

Dosyasının Dışişleri Bakanlığı'na ulaştığı saatlerde Vakit'e açıklamalarda bulunan AK Parti'nin hukukçu Milletvekili Hüsnü Tuna, Deniz Feneri olayını icad edenlerin Ergenekon sanıkları ve yandaşları olduğunu iddia etti. Vakit bu iddiayı 'Deniz Fener'i ETÖ icadı' başlığıyla manşetine taşıdı.

8 "Minute":

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

ne demişler yavuz hırsız evsahibini bstırır...
bu arada sayfa güzel olmuş.güle güle kullanın.

Pilli Petro dedi ki...

yerel seçimlerde görürsün arkadaşım bu millete az bile.

bu arada mimlendin tarafımdan :)

http://gecmisola.blogspot.com/2009/02/bana-yazmak-olsun.html

Cimbakuka dedi ki...

Bekriyacım;Ben zaten yine açık ara farkla kazanacaklarını düşünenlerdenim. Kaybetmeleri benim için süpriz olacaktır ama ülke yobazlaştıkça biz kaçaklaşıyoruz :(

içimden geldiği gibi ~~~ : öncelikle teşekkürler. Ama şunuda belirtmeliyimki bu heriflere bu yüz'ü gene biz halk tanıyoruz.

O yüzden müstahak sanırım herşey bize :/

... dedi ki...

ben hala deniz fenerine güveniyrm.
o dolandırıcılara sahtekarlara nasıl güvenebilirsin diye sorarsanız.
cevabım şudur
evet deniz fenerinde bazı hatalar yapılmış olabilir.
ama toplumda bir bireyn yaptığı hatadan dolayı bütün topluma ceza verilemeyeceği gibi deniz fenerin de de aynı durum söz konusudur.
bazılarının hatası yüzünden bütün derneğin cezalandırılması hiç adil değildir.
malesef toplumumuzda çamur at izi kalsın siyaseti yürütüldüğünden dernek toplumun gözünden düşürülmeye çalışılarak cezalandırılmıştır. baykal bu davayı da kendi aleyhine çok güzel kullanmıştır. onu da ayrıca tebrik etmek lazım doğrusu.
görüşlerim bunlar katılırsınız ya da katılmazsınız ama şunu bilin ki ne deniz feneriyle alakam var ne de başka bişey..

Damlo dedi ki...

burası Türkiye.

Cimbakuka dedi ki...

Defne sırasıyla açıklamam gerekirse;

Deniz Fenerinde yapılanlar bazı bazı hatalar ile sınırlı olmayıp, bir kişinin kendi bilincini kaybedip yaptığı bir yolsuzluk kesinlikle değildir.

Akp hükümetinin işin en başından beri organize ettiği bu dernek, bilinçli insanlardan oluşmuş olup, planlı bir yolsuzluğun gerçekleşilmesi amacı ile toplandırılmıştır.

Almanyadaki Deniz Ferneri davasıyla ısrarla ayrılmaya çalışılan bu derneğinm, Türkiyede ki bağlantısını banka aracılığı ile değilde Bir Türk Kurye aracılığı ile çantaya konularak gönderilmesi belge yokluğu açısından uygulanacak en kolay stratejidir.

Bunun dışında bu derneğin başında ki kişi, RTÜK başkanı olup kendisi Tayiip Erdoğan'ın 1. dereceden akrabasıdır.

Kanal 7 bütün bu yolsuzluklardan önce devlete aitken bütün gelişmeler ve aktarılan paralarla Yeşilcilerin sahibi olduğu özel bir şirket haline gelmiştir. Keza Kanal 7 ile birlikte bu kanal'ı destekleyecek Yeni Şafak ve Akit gazeteleri de aynı zamanda piyasaya sürülmüştür.

Deniz Baykal'ın bu yolsuzluk üzerine gitmesi kesinlikle yadırganmamalıdır, unutma ki bu kurumların elde ettiği paralar senin benim gibi insanların yardımıyla yani sen,n benim paramla insanlara yardım amacıyla toplanılmış paralardır.

Türkiye'de her yolsuzluğun kapatılmaya çalışılması (her parti için geçerli sadece AKP değil) zaten durumumuzun vahim göstergesidir.

Eğer bir dosya bekleniyor ve bu dosya Almanya'dan 2 ay geçmesine rağmen (ki oradaki dava sonuçlanmış) gelmiyorsa buynun altında birşeyler aramak ve bu yolsuzluğu açığa çıkarmak önce hukuk sonrada Türk Milletininin borcudur.

Olay yargıya gider suçluluk veya suçsuzluk kanıtlanır ama malesef yargıya dahil intigal ettirilmiyor ve seçim sonrasına bekletiliyor.

Son olarak bu olayı kapatmak için çıkarılmış Ergenekon Dalgaları'da yine AKP'nin oyunundan başka birşey değildir.

... dedi ki...

bir gazete tv ya da dernek sağ görüşlü diye sağ grşlü bir lidere ha tamam madem o sağ grşlüdür kesin bu kuruluşların başında da bu vardır demek mantıklımıdır sizce??
cevabınız büyük bir ihtimalle evet.
peki ergenekonda (sizin dediğinize gre) başbakanın parmağı varsa başbakanın bu dalgaları engellemek yerine (savcı deniz baykal gibi)
sizce neden kirli çamaşırları ortaya dökmeye çalışıyr??
suçlarını gizlemek için mi??
komik olmayın..
ben bu derneğin (sizin dediğiniz gibi)
planlanmış bir şebeke olduğuna inanmıyrm.
müslüman halkın üzerine giderek bakın sizi dolandırıyrlar sizin iyi niyetinizi suistimal ediyrlr diye avaz avaz bağıruyrlar.
ha amaçlarına ulaşırlar mı ulaşmazlar mı bilmem ama başından da dedğim gibi bazılarının hatası bütün topluluğa mal edilmemeli.

Cimbakuka dedi ki...

Konu ile ilgili size şu bilgileri vermeyi daha doğru buldum;

"Türkiye'deki icraatlarının unutulmaması ve bakar körlerin gak guk etmemesi
için Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP'nin Türk siyaset tarihindeki bazı
ilklerini hatırlatmakta yarar görüyorum.
1- İlk defa bir Başbakan " Tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz" dedi
2- İlk defa ekonomi büyürken işsizlik arttı
3- İlk defa cari açık verilirken döviz kuru arttı.
4- İlk defa bir Başbakan zam isteyen memura "İMF'yi ikna edin" dedi.
5- İlk kez ithalat 100 milyar doları aştı
6- İlk kez cari açığın üstünde borçlanma yapıldı
7- İlk kez Yunan kilise bankası Türkiye'de banka satın aldı.
8- İlk defa domuz, kesimlik hayvanlar arasına alındı
9- İlk defa düşük faizli dış borç yüksek faizli iç borç ile ödendi
10- İlk defa bir Başbakan ve Dışişleri Bakanı, islamiyeti yok etmeye yemin
eden bir Papa'nın heykeli önünde fotoğraf çektirdi.
11- İlk defa bir Başbakan " Toprak satılıyorsa alıp götürmüyorlar ya" dedi.
12- İlk defa bir cami kiliseye çevrildi.
13- İlk defa kilise ve havralar imar planında yer aldı.
14- İlk defa bir Başbakan Yahudi düşünce kuruluşundan " Üstün Cesaret Ödülü" aldı.
15- İlk defa Türk askerinin başına ABD güçlerince çuval geçirildi.
16- İlk defa bir Başbakan " bir dönem dini kullandık" dedi.
17- İlk defa petrol kanunu ile yabancılara 50 yıllık imtiyaz verildi.
18- İlk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanındı.
19- İlk defa iletişim sektörünün tamamı yabancıların eline geçti.
20- İlk defa tezkere ret edilmesine rağmen Dış İşleri Bakanlığı genelgesi ile silahlar Türkiye üzerinden geçti.
21- İlk defa bir Başbakan İslam dünyasının sınırlarını değiştirecek BOP'un eş başkanı oldu.
22- İlk defa bir Başbakan Müslüman topraklarını işgal eden ABD askerlerininevlerine sağ salim dönmeleri için dua ettiğini açıkladı.
23- İlk kez İsrailli bir işadamına çok gizli bir şekilde 800 milyon dolar kaynak aktarıldı.
24- İlk defa bir Başbakan yapılan ihalede önce uçak istedi ama sonra Mercedes'e razı oldu.
25- İlk defa fındık üreticileri en büyük mitingi yaptı.
26- İlk defa bir Başbakan Türkiye'yi pazarladığını açıkça itiraf etti.
27- İlk defa tarımsal üretimde dış ticaret açığı ortaya çıktı.
28- İlk defa bir Başbakan çiftçilere " Gözünü toprak doyursun" dedi.
29- İlk defa kap kaç diye bir sektör ortaya çıktı.
30- İlk defa zina suç olmaktan çıktı.
31- İlk defa bir Başbakan en fazla yurt dışı gezisi yaptı.
32- İlk defa bir Başbakan " Borç yiğidin kamçısıdır" diyerek borçlanmayı bir başarı olarak gösterdi.
33- İlk defa enflasyon % 10 artarken pancar fiyatları 99 kuruştan 88 kuruşa indi.
34- İlk defa çiftçi ve emekliden vergi alınması sözü verildi.
35- İlk defa bir Başbakan Danışmanı Amerikalılara Başbakan için "Bu adamı kullanın, onu rogara süpürmeyin " dedi.
36- İlk defa GSMH artarken KDV tahsilatı yerinde saydı.
37- İlk defa bir Başbakan TMSF katkısıyla bu kadar çok TV ve gazete yönlendirdi.
38- İlk defa Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı misafir olarak gelen bir kralın ayağına gitti.Hem de 10 Kasım günü...
39- "İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ÇİFTÇİYE "ANANIDA AL GİT" DEDİ...
40- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ŞEHİD ZİYARETTİNDE "ASKERLİK YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİLDİR"DEDİ
41- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN 300 M LİK GEMİYE GEMİCİK DEDİ.
42- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ..... GAZETELERİNİ OKUMAYIN TELEVİZYONLARINI AÇMAYIN DEDİ.
43- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNEN İNSANLARI DİNSİZLİKLE SUÇLADI.
44- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN İÇİN CUMHURİYET MİTİNGLERİ YAPILDI.
45- İLK DEFA BİR HALK KENDİ LAİKLİĞİNDEN VE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN OLMAKTAN KORKTU...
46- İLK DEFA ATAMI ANLIYORUM."


Bu hızla Tayyip Erdoğan bu dönemde ülkemizde ki her şeyi özelleştirmiş olacak...
İş bu ya özelleştirmeye ve satmaya kafayı takmış olan başbakanımız en sonunda kendisini özelleştirir mi?

- Türk Telekom, Arap'ın.
- Telsim İngiliz'in.
- Kuşadası Limanı İsrailli'nin.
- İzmir Limanı Hong Konglu'nun...
- Araç muayene işi Alman'ın.
- Başak Sigorta Fransız'ın.
- Adabank Kuveytli'nin.
- İETT Garajı Dubaili'nin.
- Avea Lübnanlı'nın.
- Petkim? Ermeni'nin. (Kazak'a sattık, dediler. Kazağı bi çıkardık Ermeni...)
- Rakı, Amerikalı'nın.
- Finansbank Yunanlı'nın...
- Oyakbank Hollandalı'nın.
- Denizbank Belçikalı'nın.
- Türkiye Finans Kuveytli'nin.
- TEB Fransız'ın.
- Cbank İsrailli'nin.
- MNG Bank Lübnanlı'nın.
- Alternatif Bank Yunanlı'nın.
- Dışbank Hollandalı'nın.
- Şekerbank Kazak'ın.
- Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın.
- Turkcell'in yarısı Finli'nin Rus'un.
- Beymen'in yarısı Amerikalı'nın.
- Enerjisa'nın yarısı Avusturyalı'nın.
- Garanti'nin yarısı Amerikalı'nın.
- Eczacıbaşı İlaç, Çek'in.
- İzocam, Fransız'ın.
- TGRT(Fox) Amerikalı'nın.
- Demirdöküm Alman'ın.
- Döktaş Fransız'ın.
- Süper FM Kanadalı'nın.

Hepsi TÜRK' tü bir zamanlar...

sadece 5.5 yıl önce. (yani AKP hükümetinden önce)
Önemli! Borla çalışan araba üretildi, Türkiye kıskaçta. Arabayı bor madeniyle çalıstıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı. Turkiye, dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip."

Yorum Gönder

Boş İş Bunlar